12

1K 234 115
                                    

Hareket edemiyordum.

Taehyung öylece yatmaya devam ederken, Victory'nin mağlup olmasını anlamlandıramayan öfkeli kalabalığın uğultusu kulaklarımdayken ve tüm bunlar benim, gerçekten benim yüzümden olmuşken kılımı dahi kıpırdatamıyordum.

O an, endişe ve kaygılarımın tavan yaptığı dakikalarda sık sık yaşadığım gibi tuhaf bir gerçeklikten soyutlanma deneyimi yaşıyor gibiydim. Sanki tüm bunlar birer dekordu. Sanki kendi bedenimden sıyrılmış, arenanın yüksek tavanına kadar havalanmış ve tüm yaşananları, kendimi de dahil, yukarıdan izlemeye başlamıştım. Sanki istesem bile hareket edemezdim, elimden bir şey gelmezdi.

Saniyeler inanılmaz bir yavaşlıkla akarken ellerimi belimin hizasına kaldırmış, bedenimin birer uzvu olan ancak o an hiç de bana ait gibi hissettirmeyen parmaklarımı oynatmıştım. Kaldırdığım ellerime ve hareket eden parmaklarıma bakmaya devam ederken bir süredir hissettiğimi yeni fark ettiğim karıncalanma yavaş yavaş gitmiş, sanki kanım damarlarımda tekrar dolaşmaya başlamıştı.

Ardından farkındalık bir dalga gibi çarpmıştı bedenimi. Gözlerimi indirdiğim ellerimden aldıktan sonra panik içinde etrafa bakmış, tüm bunlardan bir kaçış yolu aramıştım. O an Taehyung'un hareketsiz bedeninin iki iri adam tarafından ringin zemininden kazındığını yeni fark etmiş, "Taehyung!.." diye bağırmıştım. Ancak arena hiç olmadığı kadar öfkeli, kalabalık ve hareketliydi. Buradan çıkıp çıkamayacağımı bile bilmiyordum.

Taehyung arenadan indirilip gözden kaybolduğunda hala kalabalıktan sıyrılmaya çalışıyor ve nereye olduğunu bilmediğim bir yöne adımlıyordum. Bu kadar yüksek tavanlı ve büyük olmasına rağmen odada hiç hava kalmamış gibi hissettiriyordu. Taehyung iyi miydi? Uyanacak mıydı? Burada olduğum için kızacak mıydı? Buradan çıkabilecek miydim? Tüm bunlar yaşanmamış gibi yapabilir miydim yoksa bu gece de tıpkı Royal'de geçirdiğim ilk gecem gibi, beni hayatımın sonuna kadar değiştiren bir anı olarak mı kalacaktı?

Gürültü o kadar fazlaydı ki zihnimdeki sorular hakkında bile düşünemiyor, hiçbirini cevaplayamıyordum. İki adamın arasından sıyrılıp geçtikten sonra neredeyse ateş püsküren bir kadınla burun buruna gelmiştim. Öfkesi bana değildi, parasını Taehyung'a yatırmış olmalı ki kaybettiğine sinirleniyor, "Sıçayım böyle işe!" diyordu.

Kocası ya da sevgilisi olduğunu tahmin ettiğim adama bağırmaya devam eden kadını atlattığımda bir an için durup arenanın hangi köşesinde olduğumu anlamaya çalışmıştım ama etrafımdakiler sürekli hareket halindeyken ve kapının nerede olduğunu hatırlamazken bu oldukça zordu. Panik ve kaygı yüzünden gözlerim yavaş yavaş dolarken bir yandan da Taehyung'u düşünüyor ve biraz daha endişelenmeme engel olamıyordum. "Sikeyim," diye mırıldandım kendi etrafımda dönüp dururken. Parmaklarım saçlarımın arasına girdikten sonra tırnaklarım derimi kazımış, özensiz hareketlerle saçlarımı karıştırıp sesli ve sıkıntılı bir soluk vermiştim.

O sırada Jisung'u kapıya yakın bir yerlere bıraktığım aklıma gelmişti. Onu bulursam çıkışımı da bulurdum ancak hala aynı yerde mi bilmiyordum ve öyle olsa bile ayık olma ihtimali çok düşüktü. Bu gürültüde adını söyleyip bağırmam da bir işe yaramazdı. Yapayalnız ve çaresizdim. Başıma ördüğüm bu çorabın getirdiği sonuçlara katlanmam gerekirdi ancak Taehyung'un ölesiye dayak yemesine neden olduğum aklıma geldikçe çıldıracak gibi oluyor ve buradan bir an önce çıkmak istiyordum.

"Bayım!"

Konuşan adamın sesi bu kadar kalın olmasaydı bu uğultunun içinde duyamayabilirdim bile. İnsanları yarıp yanıma gelen adama anlamayan bakışlar atarken seslendiği kişinin ben olup olmadığımı bile anlamamıştım. Saniyeler sonra yanımda bitip elini kolumun üst kısmına sardığında kaşlarım çatılmış, bir şey diyecek olsam da konuşmasıyla sözüm kesilmişti.

𝙝𝙖𝙧𝙙 𝙛𝙚𝙚𝙡𝙞𝙣𝙜𝙨, 𝙩𝙖𝙚𝙠𝙤𝙤𝙠Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang