8

1K 206 150
                                    

"Teşekkürler."

Şoföre ücreti ödedikten sonra arkadaşımın ardından taksiden inmiş, akşamın ayazı neredeyse çıplak olan üst bedenimi üşüttüğü ve tüylerimin diken diken olmasına neden olduğu için çenem titrerken üstümdeki siyah kürke daha çok sarınmıştım.

"Burada olduğumuza inanamıyorum."

Denizin tuzlu kokusu burnuma dolarken gözümün önüne doğru uçuşan saçlarımın arasından görebildiğim kadarıyla limandaki büyüklü küçüklü tekneleri süzmüştüm. Çoğunun üstü örtülüydü, kıyıya sağlam halatlarla bağlanmışlardı ve hafif dalgalı siyah denizin üstünde kağıttanlarmış gibi bir hafiflikle sallanıyorlardı. Dikkatimin bu sıralı teknelerden onlardan çok, çok daha büyük ve gösterişli olan yata kayması uzun sürmemişti. Hoseok'un aileden zengin şanslı bir piç olduğunu biliyordum ancak bu kadar büyüğünü... Hayır, yatın bu kadar büyük olmasını beklememiştim. Parti daha başlamamışken bile diğer tekneleri oyuncak gibi gösteren, neredeyse iki katlı bir apartman büyüklüğündeki yattan boğuk bir müzik sesi yükseliyor, siyah göğe doğru uzanıp semada flulaşan sütundan ışıklar havada dans ediyordu. Sakura'yı onaylayacak şekilde başımı salladım, burada olduğuma ben de inanamıyordum.

O gün, San'ın beni Hoseok'un doğum gününe çağırmasının ardından masada biraz daha durmuş, ardından derse yetişmek hem de bir anda bu kadar çok şey yaşanmasını kaldıramadığım için yanlarından kalkmak zorunda kalmıştım. Ben kendi masamıza doğru yürürken San'ın arkamdan seslendiğini duymuş, "Arkadaşın da gelsin," dediğinde şaşırsam da gülerek başımı sallamıştım. Sakura'nın yanına ulaştığımda yüzü bembeyazdı ve gözleri şaşkınlıkla irileşmişti. San'ı duymuş olmalıydı. "Beni nereye çağırdı, o?" dediğinde gergince kıkırdamış ve masada ona doğru eğilip bir sır veriyormuş gibi mırıldanmıştım. "Sanırım bizi büyük bir macera bekliyor."

Öyleydi, bunun küçümsenecek hiçbir yanı yoktu çünkü. Daha birkaç hafta önce San'la göz göze gelmek bile benim için çok ulaşılmazken şimdi benimle konuşması, adımı bilmesi ve arkadaşının partisine davet etmesi çok gerçek dışı geliyordu. Heyecanlı ve gergindim ve bu hareketlerime de yansıyordu. Hafta içi kampüste San'la birkaç kere daha karşılaşmıştım ancak uzun uzun sohbet etmeye fırsatım olmamış, uzaktan el sallamalar ve gülümsemelerle yetinmiştim. Bu bile paranoyak biri gibi sürekli etrafıma bakınmama ve gözlerini, San'ın gözlerini sürekli üzerimde hissetmeme neden olmuştu.

Diğer yandan Taehyung ise ortalarda yoktu ve bu konuda ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Olur da gerçekten San'ın hayatında yer edinmeye başlarsam günden güne Taehyung'un yardımına daha az ihtiyacım olacağını tahmin ediyordum, bu yola beraber çıkmış olabilirdik ama bir kez istediğimi elde ettiğimde Taehyung benim için yine bir yabancı olacaktı. Ancak bu, yine de düşüncelere dalmama ve içimin sıkılmasına engel olamıyordu. Onun hakkında şimdiye kadar öğrendiğim her şey beni şaşkına uğratmayı başarmıştı ve bunun daha buzdağının görünen yüzü olduğunu biliyordum. Taehyung'la arkadaş falan değildik, doğru düzgün sohbet ettiğimiz zamanların sayısı bir elin parmağını geçmezdi ancak şimdi ondan haber alamamak midemde ekşi bir his bırakıyordu.

Taehyung hakkında düşünüp parti hakkında heyecanlandığım ve endişelendiğim günlerin ardından sonunda hafta sonu gelmişti. Taehyung'un San'ın zevkleri hakkında söylediklerini hatırlayarak her zamankinden çok daha şık giyinmeye çalışmış, üzerime San'ın beğeneceğini umduğum parçalar geçirmiştim. Sakura her ne kadar üstümdeki tül bluzun oldukça cürretkar olduğunu ve San'ın hoşuna gideceğini söylese de tamamen transparan olan parçanın üst bedenimi açıkta bırakıyor olması kendimi çok çıplak hissetmeme neden olmuş ve altına siyah, kolsuz bir atlet giymeden edememiştim. Makyaj konusunda çok bir bilgim yoktu, bu yüzden gözlerimin içine siyah kalem çekmek dışında pek bir şey yapmamış, yurt odamdan çıkmadan önce sürmeyi akıl ettiğim parlatıcıyı dudaklarımla buluşturmuştum. Saçlarım ise doğal hallerindeydi, yalnızca bu sefer ensemde toplamak yerine serbest kalmalarına izin vermiştim. Kahküllerim uzadığı ve saçlarım kabarık bir şekilde yüzümü çerçevelediği için Sakura bana Dora deyip dursa da doğal buklelerimi seviyordum ve tüm bu süslenmenin sonucu olarak gerçekten de güzel ve özgüvenli hissediyordum.

𝙝𝙖𝙧𝙙 𝙛𝙚𝙚𝙡𝙞𝙣𝙜𝙨, 𝙩𝙖𝙚𝙠𝙤𝙤𝙠Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ