11

1K 206 112
                                    

Görünen ardında pek çok sır vardı.

Önünden geçtiğimiz binaların içinde nasıl insanlar yaşıyor, her gün işe giderken kullandığımız güzergahta hangi hayatlar başlayıp son buluyor, kırmızı ışığı beklerken hizalandığımız yabancılar hangi zorluklarla mücadele ediyor, bilemezdik.

Tıpkı bu büyük, tarihi binanın altında devasa bir arena olduğunu bilemeyeceğim gibi.

Tuhaftı. Taehyung'un eklemlerindeki çürükler bazı tahminlerde bulunmama neden olmuştu ve aşağısı dedikleri yerde her ne bok dönüyorsa masum olmadığını, hatta belki illegal olduğunu anlamıştım. Ancak bu kadar büyük çaplı bir şey aklıma gelmemişti hiç. Bu kadar vahşi, bu kadar distopik ve bu kadar gürültülü bir şey... Gelmemişti işte.

Kocaman, devasa bir arenaydı gerçekten de ancak daha önce gördüğüm hiçbir şeye benzemiyordu. Oda, yüz tane adam birbirlerinin omzuna çıksa da tavana dokunamazlar gibi yüksekti. Yukarıdaki gazinodan bile daha büyük olan odanın ortasında yine kocaman, neredeyse büyük bir kulübe büyüklüğünde bir kafes konumlanmıştı. Arenayı içine alan, yer yer paslanmış kafesin dört tarafında ise yüzlerce kişinin oturabileceği tribünler bulunuyordu. Okullardaki ve spor salonlarındaki sahaları çevreleyen tribünlerden farklı olarak bunlar tek kişilik çelik sandalyelerden oluşuyordu ve çoğu dolu olduğu için boşları seçmek zordu. Yüzlerce kişinin aynı anda konuşmasından doğan uğultu, bağırışlar ve vahşi çığlıklar odada yankı yapıp seslerin bir korku filmindeymişiz gibi çıkmasına neden olurken bunun bir kafes dövüşü olduğunu çoktan anlamıştım ve boğazımda tuhaf bir his vardı. Sanki göğsüme öküz oturmuştu ya da birisi gırtlağımı sıkıyordu.

Nefes alamıyor gibi hissederken daha fazla dayanamayıp Jisung'u yavaşça yere bırakmış, beton zemine boylu boyunca yatmasına neden olmuştum. Onu buraya indiren bendim ancak o an kirli betonda yattığı için vicdan azabı çekmekten çok daha büyük dertlerim vardı. Yerdeki bedenine son bir kez daha baktıktan sonra odanın merkezindeki arena ışık, ben de bir güveymişim gibi seri adımlarla tribünlere doğru adımlamış, odanın ortasına doğru çekilmiştim. Boş bir yer ararken gözlerim yabancıların üzerinde geziniyor, tüm bu gürültüden dolayı başım dönüyordu. İncelemeden edemediğim bedenler yukarıdakilerden çok da farklı görünmüyordu. Kolalı gömlekleri ve kadife elbiseleri; kadınların dirseklerine kadar uzanan şampanya rengi eldivenleri, inci küpeleri, omuzlarındaki kürk veya şalları, erkeklerin ise jilet gibi takım elbiseleri, papyon veya kravatları ve rugan ayakkabılarıyla içerideki herkes para ve itibar kokmayı başarıyordu. Onları kumar oynarken ya da içkilerini yudumlarkenki hallerinden ayıran şey ise gözbebeklerine yerleşmiş olan, bağırırken saçtıkları tükürüklerde ve sandalyelerini sıkan eklemlerinde gizlenmiş vahşilikti. Kimse bir şey içmiyordu, zaten herkes pahalı votka ve güçle sarhoştu. Heyecandan yerlerinde zor dururlarken şovun bir an önce başlamasını istiyor gibi bir halleri vardı.

Üst basamaklarda yer bulamayınca bir alt platforma geçmiştim. Gözlerim ise bu gözü dönmüş kalabalıkta Taehyung'u bulmaya çalışıyordu. İçten içe biliyordum, onu burada bulamayacaktım, hayır. Bu sandalyelere San gibiler otururdu. Hoseok, Mingyu ve Jisung gibiler belki de... Bacaklarını çeler, uçuk kafalarıyla birer yırtıcı hayvan gibi tezahürat yapar, kanın para ve eğlence uğruna dökülmesini talep ederlerdi.

Taehyung'un yeri ise farklıydı.

O tribünlere ait değildi, belki de hiçbir zaman olmamıştı. Bugüne kadar onunla ilgili bildiğim her şey ve tüm düşüncelerim zihnime akın ederken en sonunda biraz da olsun anlıyor, güçlükle de olsa büyük yapbozun küçük bir kısmını birleştirebiliyordum.

Birkaç basamak daha indikten sonra bulduğum boş sandalyeye kendimi atmış, bakışlarımı etraftan çekip arenaya kilitlemiştim. Sessiz değildi, yine de fırtına öncesine benziyordu. İçimde yükselen kötü hisle nefesimin sıkıştığını hissettim. Gitmeli mi yoksa kalmalı mı, diye düşündüm. Taehyung'u hayatımdan çıkarmak zor olmazdı. O, içine düştüğümü sonradan fark ettiğim bu dünyanın tam da ortasındaysa eğer hayatımdan çıkması benim için iyi de olurdu. Hemen şimdi arkama bakmadan gidersem tüm bunlar hiç yaşanmamış gibi yapabilir, Taehyung'u sadece San'a ulaşmak için kullanabilir ve onunla ilgili her şeyi, buna mor eklemleri ve yorgun bakışları da dahil, görmezden gelebilirdim.

𝙝𝙖𝙧𝙙 𝙛𝙚𝙚𝙡𝙞𝙣𝙜𝙨, 𝙩𝙖𝙚𝙠𝙤𝙤𝙠Where stories live. Discover now