başlangıç

210 13 0
                                    

Toprak dolu bir nefes alıyorum. Hayattayım ama ruhum seninle birlikte toprağa gömülmüş meğer.

Son kez derin bir kederin temellendirdiği hasretle iç çekti kız. 

Kapının eşiğinden içeri gözledi birkaç saniye. Bütün ihtişamıyla önüne serilmiş Hogwarts'taki son yılı kalbini içten içe uyuşturmuştu. Bu seferki de aynıydı. Hep aynı olmuştu zaten. Acı, kayıp, zehir, düşman dolu bir yıl. 

Hogwarts bir ev gibiydi içinde barındırdıklarına, gibi değil gerçekten de bir evdi. Çoğu kişinin tek güvencesiydi, hayatıydı, her şeyiydi. 

Ama kız aynısını düşünüyor muydu, bilmiyordu. O nefes aldığı sürece hiçbir yer güvenli değildi.

Hogwarts'ı ve belki büyücülük dünyasını o koruyor olsa da, o olmasa korunması gereken kimse olmayacaktı. Karanlıktı kız. Karanlığın arkasında saklanan gündüzü geciktiriyordu belki de.

Büyük salona adımını attığı anda burnuna gelen ölüm kokusuyla yüzünü buruşturdu. Yakındı. Çok yakın. Zar zor binasının masasına ilerlerken elinden geldiğince düzgün yürümeye çalışıyordu. Topallayan diziyle dikkatlerini üstüne çekmeden, sessizce binasının masasına yöneldi. Stresliydi, neden bilmiyordu ama bu seferde her şey aynıyken sanki ölüm kokusuna bambaşka bir koku karışmıştı. 

Slytherinlilerin olduğu masanın en kıyı köşesinde bulduğu ilk boş yere oturmak üzereydi. Bir yandan da gözleriyle asıl kişiyi arıyordu. Regulus'u.

Genç kızın o ana kadar heykel gibi ifadesiz duran yüzü anında canlandı. Tatil boyunca çocuktan hiç haber alamamıştı. Tabii bunun tek sebebi ne yazık ki kontrol manyağı annesiydi. Regulus da bundan hoşnut değildi elbet, kız bazen onu Gryffindorluların hayaleti Neredeyse Kafasız Nick'e imrenerek baktığını görüyordu. Alışıktı buna, sadece çabucak onu bulup neler olduğunu öğrenmek istiyordu.

"Agnes!" kız duyduğu sesle oturmak için hareketlendiği yerden hızlıca doğrulup dizindeki acıyı umursamayarak hızlıca sesin sahibine atıldı. Yüzüne bile bakmadan kendisini çocuğun kollarına atınca aynı şekilde karşılık verdi oğlan.

İşte şimdi Hogwarts gerçekten de bir evdi.

Kız geri çekilirken bir anlığına duraksadı. Regulus Black'in zeytin yeşili gözleri kızarmış, göz altları bilindik bir edayla mosmordu. Ağlamıştı.

"Hey, otur şöyle." Agnes salonda tek ayakta duran oldukları için dikkat çekmemek adına çocuğu çekiştirerek yanı başına oturdu. Bu tabloya her ne kadar alışkın olsa da her gördüğünde kızın daha dibe batmasına engel olamıyordu. "Bir tatili olaysız geçirse şaşarım zaten şu Black evi. Neler oldu yine?" bir süre sakince çocuktan cevap bekledi. Sorusunu tekrarlamadı. Çünkü biliyordu; Eğer Regulus Black istemezse adını bile öğrenemezdiniz. Ve kız çocuğun anlatacağından adı gibi emindi.

Tam bu sırada kopan büyük alkış, salonun baş kösesinde bulunan kürsüye dikmesine neden oldu gözlerini. Gördüğü kişiyle midesinde hissettiği burkulma kusmak istemesine sebep oldu. Dumbledore kürsüsünden alkışlamaların bitmesini zevkle bekliyordu. Derin bir nefes alarak önüne dönüp tekrar çocuğa odakladığında konuşmasına başlamıştı yaşlı adam.

"Bitti, her şey bitti." kırık bir nefes alırken elleriyle yüzünü kapattı. Dirsekleri kızın kucağındayken Agnes hafifçe karnına yaslanmış saçlardan geçirdi elini. "Gitti, dinlemedi beni. Sirius, kaçtı evden." ardından bir hıçkırık daha, çocuk ağlamamak için zor tutuyordu kendini. Boğuk sesinden bile bunu anlamak zor olmamıştı.

pain of conscience || Sirius BlackWhere stories live. Discover now