sebepsiz ceza

89 16 2
                                    

Arkamda benim gibi birilerini bırakmamak için nefes almaya devam etmemi istedin. Daha çok kişi boğulmasın diye.

Nasıl geçiyor her şey?

Ağlayarak mı, uğruna verilen bedeller ile mı, unutarak mı, susarak mı?

Yoksa hiç geçmiyorlar da derinlerde, en karanlık yerlerde, bir gün unutulmak umuduyla can yakmaya devam mı ediyordu?

Kesin onlardı umudun en ücra köşesini kemirip kişiyi hiçliğin ortasında bırakan. Sonbaharın gelmesiyle kurtulabilecekleri kadar hızlıca olduğu ağaçtan ayrılan, kopan yaprak kadar yalnızlığa mahkum bırakan.

Kız daldığı karanlıktan karşısına dikilen gölgeyle sıyrıldı. Çıldırmamak için derin bir nefes aldı.

"Bu sefer, bu sefer ne istiyorsun Black?" Kız ağlamaklı hâlini gözler önüne sermeyerek sert bir sesle konuştu. Kafasını kaldırırken göz göze geldiği kişiyle duraksadı.

İki gündür, kız iki gündür resmen sürünüyordu. Ölmek üzereydi, bitmişti, yok olmuştu.

Sirius Black ne isterse yapıyor, yemeğini yediriyor, derslerde onunla oturup o uyurken çocuk için notlar bile çıkarıyordu.

Kendi prestijini resmen ayaklar altına almıştı.

Ve bunların hepsi aptal bir cübbe içindi. Yani, öyle olmalıydı. Çünkü şu an üstünde bulunan cübbeye bakılacak olursa kesinlikle Black'in hapsettiği cübbeye ihtiyacı yoktu. Bu artık sadece acıma mevzusuna dönüşmüştü.

Agnes bir an önce kendisini Sirius Black'ten kurtarmak istiyordu.

"Hah, gözleri de bozulmuş bunun!" Bartemius Crouch gözlerini hızlıca devirerek kızın tam karşısında dikilmeye devam etti. Agnes bundan yeterince rahatsız olunca o da ayaklandı.

"Pardon?" Eşyalarını kucaklarken kaşlarını hafifçe çattı.

"Gözlerin dedim, Black'ten başkasını görmüyor artık herhâlde?"

"Neden bahsettiğini anlamadım." Dedi konunun nereye geleceğini fark eden kız. Cübbesini düzeltip yürümeye başladığında kütüphanenin çıkışına ilerliyordu.

Elbetteki her şeyi anlıyordu. Herkes iki gündür onlar hakkında konuşurken bunu bilmemesi imkansızdı.

"Bal gibi de anladın da anlamamazlıktan geliyorsun." Agnes çocuğun bu keşfiyle aydınlanmış gibi kafasını salladı. Gerçekten, ne zekaydı bu böyle...

Slytherin zindanlarına doğru ilerlediklerinde üstlerine çevrilen gözlerin sayısı azalmak yerine daha da arttı. Bunu bekliyordu zaten kız, kendisi bir Slytherinli yerinde olsa şu an kendini boğazlama dürtüsüne engel olamayabilirdi.

Kimseye hizmet etmek zorunda değildi kız. Ancak neden böyle yapıyordu kendi de hiç bilmiyordu. Sadece şu an çokça sabrediyor, bunun acısını bir gün çıkarabilmeyi umuyordu.

"Dur da bir dinle Rowle." Agnes ortak salona girdiğinde yavaşça koltuklardan birine, Regulus'un yanına oturdu. Çocuğu dinlediğini kafasını sallayarak gösterdi.

"Çok göze batıyorsun." Dedi hafifçe kıza doğru eğilerek. Kız arkasına yaslanırken Regulus hareketlendi. Olduğu yerde toparlanarak sırtını dikleştirdi ve Crouch'a yaklaştı.

"Ne tesadüf, sen de öyle." Kendinden emin bir sesle konuşurken yanlış bir şey yapmadığını biliyordu. O yüzden kimsenin ne dediğini takacak değildi elbette.

Rowle ailesi soylu bir aileydi. Kimlerle takıldığı kimseyi alakadar etmediği gibi bunun hakkında konuşma hakkına da sahip değillerdi.

"Düzgün davran, resmen Black'in maşası oldun. İtibarımızı zedeliyorsun. Bizi utandırıyorsun." Kız hafifçe toparlandı. Ayağa kalkmak istercesine doğruluğundan Regulus onu durdurdu. Eliyle koltuğun ucunu tutarken kız çocuk ve koltuk arasında sıkışıp kalmıştı. Regulus hafifce ayaklandı kız yerine.

pain of conscience || Sirius BlackWhere stories live. Discover now