kahvaltı

109 13 0
                                    

Sadece senin için hayattayım, bu toprak dolu nefesi sen istediğin için bütün acısıyla kabul ediyorum.

Acı neydi?

Bütün ruhu kucaklayan bir ateş mi yoksa ateşi bütünüyle kendine saklayan bir kalp mi?

Kapalı bir kutuydu Agnes Rowle. Kalbinde dayanılmaz bir acı vardı, yanıyordu. Ama yangının etrafına çekilmiş duvarlar yangının söndürülmesini istemiyordu. Varsın yanmaya devam edeyim, diyordu kendi kendine. Varsın yanayım. O duvarların dışındakiler yanmasın yeter.

Derin bir nefes aldı kafasını kaldırarak. Nefesi çığlığıydı kızın. Zehir dolu tırnaklarını avuçlarına geçirmişti fark etmeden. Yorgundu, aylarca sürüklenmiş bir yaprağın düştüğü yerde defalarca ezilmesi kadar yorgundu. Öyle ki gözlerinden akan yorgunluk, ruhundaki ateşi söndürmeye yetecek tek şeydi.

"Ah, dokunmayın Madam. Gerçekten öleceğim!" Kız uzandığı revir yatağından yavaşça doğruldu. Bakışları sesin geldiği yöne çevrildiğinde bir anlık sessizliğe büründü. Gözleri üstüne örtülmüş battaniyeye kitlendi.

"Abartma Black, alt tarafı kolun kırıldı. Hemen iyileştirecek ve bir iksirle eskisinden daha iyi yapacağım." Madam bıkkınca konuşurken kız gözlerini kapatmamak için zor duruyordu.

Yaklaşık yarım saat önce revirdeki işi bitmişti. Karanlık Lord'dan saldırı almış Fabian Prewett ağır yaralanmıştı. Yaralarının kapanması uzun sürdüğünden kız bir saat boyunca çocuğun koluna sarılı kalarak onun bütün acısını kendi içine hapsetmişti. Ve şimdi yan tarafında öylece uyurken kız her an çocuğun uyanmasına karşın başında nöbet tutuyordu.

Yavaşça doğruldu yatağından. Gıcırtılı sesten dolayı revir suspus oldu.

"Bakın Madam, sanırım azrail gerçekten gelmek üzere. Ölüyorum, Tanrım!" Bir homurdanma daha. Kız hafifçe derin bir nefes alıp perdeyi sonuna kadar açtı. Ancak genç Sirius Black, karşısında kedili pijamaları ile Agnes Rowle'u görmeyi hiç beklemiyordu.

"Bekle, ne?" bir saniye kızı inceden inceye süzdü. Bakışlarında şaşkınlık yatıyordu. Normal zamanda da böyle bir tepki verir miydi bilmiyordu kız ancak çocuğun iksir etkisinde olduğunu bildiğinden bu anı unutacağını da hesaba katarak böyle çıkmıştı karşısına.

"Ne yaptı?" Dedi hafiften uyuşmuş bir sesle. Kolunun ters dönmüş şekli biraz kötü dursa da acil bir şey olmadığı belliydi.

"Önemli değil, sandalyeden düşüp kolunu kırmış. Düzeltiyorum hemen." Agnes kafa salladı. Sonrada Madam onu yatağa yatırırken bekledi. Ardından çocuğun yerleştiğinden emin olduktan sonra başucuna oturdu.

"Acıyor mu?" Diye sordu mırıldanarak. Sirius'un gözleri neredeyse kapanmaya yüz tutmuş, kısık gözleriyle kıza büyülenmiş gibi bakıyordu. Kafa salladı yavaşça, bakışlarını ayırmadan.

"Agnes, pek önemli değil. Çok acı çekmediğinden eminim, Dumbledore yeterince yorulduğunu söyledi, ondan habersiz yapmaman gerektiğini de. Bunu yaparsan ölebilirsin. Bir iksirle düzeltebiliriz." Agnes kadını dinlemedi, daha doğrusu duymamazlıktan geldi.

"Olsun, erkenden uyusun." Çocuğun sol eline hafifçe uzanarak elleriyle ona sarıldı kız. Gözlerini kapattı. Pek acı çekmedi, damarlarından akan acı Black'in gerçekten de pek canının yanmadığının göstergesiydi.

"Madam Pomfrey, acısı bir anda geçti. Ama lütfen alçıya alabilir misiniz? Rowle'dan intikam için aşırı güzel bir fırsat olur bu..." Agnes hafifçe gülümsedi. Kendisini Madam sanan çocuğa son bir bakış atıp ayaklandı.

pain of conscience || Sirius BlackWhere stories live. Discover now