KH -29-

172 8 2
                                    

@Yazarcikcikcik'ın besleme adlı hikayesine bakmanızı öneririm.

--

Bir genç düşünün. Bilgisayar oyunlarını kitaplardaki hayal dünyasına tercih eden ve bir kez bile yeni alınmış kitap kokusunu içine çekmemiş, kapağını kapattıktan sonra içinden çıkmış olduğu dünyayı aklından atamamanın nasıl bir his olduğunu bilmeyen bir genç.

Yada bir yazar düşünün. Karaladıklarını beğenmedikten sonra buruşturup, çöpe attığı kağıt parçasındaki her bir harfin aslında ne kadar kıymetli olduğunu unutan bir yazar.İnsanlar onun aklından geçen bir kelimeyi bile duymak isterken, o bunu yapamadığını düşünüp pes ediyor.Kendi umutlarını öldüren bir yazar.

Yada en büyük hayali uçmak olan bir çocuk düşünün.Çevresindekiler inatla bunun mümkün olmadığını söylediğinde onlara karşı çıkan ama zamanla hayal balonunun ipini bırakan bir çocuk. O çocuğun solunda bir yerlerde sönen umut ışığı.

Hiçbir zaman orada olduğu fark edilmeyen kütüphanenin, bilinmeyen bir rafında tozlanmış, kapağı hiç açılmamış kitabım ben. Yazarın buruşturup, çöpe attığı düş dizeleriyim. Nerede asılı kalacağı bilinmeyen bir balonum ben.

Hayatımın çoğunda, etrafımdaki insan kalabalıklarına rağmen yalnız hissettim. Onlar için pek bir önemim olmamıştı. Olmasam da olurdu. Hatta olmasam daha iyi olurdu.

Dışarıdan bakanlar, her şeyin mükemmel olduğunu sanıyorlar. Belki de haklıydılar. Babanın verdiği tonlarca para ve her istediğini yerine getiren insanlar. Benimse ihtiyacım bunların hiçbiri değildi.

Hayal kurmayı çok severdim ben. Öyle imkânsız şeylerde olmazlardı bunlar. Bir gün birini çok sevebilmeyi dilerdim mesela. Kalbimin kırılmamasını.Güzel sevilebilmeyi.

O kadar zaman tek imkânsız dileğim olmuştu.

Annemin, her gün önünde beklediğim o kapıdan girmesini.

Kolumu bir kez daha güçlükle sarsan Asya'ya bakabildim sonunda.Bir süre boş ifadeyle gözlerime baktı ve benim takılı kaldığım yere döndü o da. Aynı şaşkınlık ifadesini ondan da görmüştüm.

Kolumu kurtarıp tekrar lavaboya gittim ve hızlıca yüzüme su çarptım.Ellerimi lavabonun tezgahına dayayıp aynaya baktım bir süre.Yüzleşemezdim.Hazır değildim ki.Her şey uçup gitmişti aklımdan.Önceleri gelirse diye ona neler söyleyeceğimi düşünüp tartmıştım aklımda.Şimdi kalmamıştı hiç birinden eser.

Kapı açılıp biri girdiğinde hala aynı pozisyonda olduğumu fark ettim.Asya beni kendine çevirdi ve sıcak gülümsemesiyle yüzüme baktı. "Yapamam." Dedim başımı olumsuzca sallarken. "Hem yanında.." Boğazımdaki yumruyu geçirebilecekmiş gibi yutkundum. "..kızı varken."

"Melin, biliyorum bu senin için çok zor ama sende bunu yapmam gerektiğini biliyorsun.Hem belki bu güzel bir başlangıç olabilir.Derin bir nefes al ve sakin ol. Yapabilirsin.İkimizde bunu biliyoruz." Son cümlesinden sonra gülümsemesine bir de küçük göz kırpması eklenmişti.Derin nefesler aldım.Tüm kötü düşüncelerin aklımdan çıkmasını diledim.Çıkmadan önce Asya'ya sarıldım. Bu güven vermişti bana.Hadi bakalım Melin, yapabilirsin!

İçimden kendimi rahatlatacak cümleleri tekrarladığım sırada masaya vardığımı fark ettim.İkisinin de arkası dönüktü ve birşeyler konuşuyorlardı.Bir iki adımda önlerine geçtim.Kısa bir süre beni görmediler.Sonunda kahvesini yudumlayıp masaya bırakan annem, beni fark eder etmez büyük bir şaşkınlıkla ayağa kalktı.Birşeyler söylemek istiyordum ama bir güç engelliyordu beni.Ayaklarıma tonlarca yük yüklenmişti sanki ve ben milim kıpırdayamıyordum.

Kalp HırsızıWhere stories live. Discover now