KH -3-

1K 41 1
                                    

 Adını bilmediğim hırsız, kapüşonunu çıkarıp hafif bir gülümsemeyle bana doğru döndü. "Sen neden bahsediyorsun?" Gözlerini kısarak bana baktığında,yüzünü incelemeye başladım.Yunan heykelleri gibi mermerden oyulmuş kusursuz yüz hatları, elmacık kemiklerinden şakaklarına doğru hafif bir pembelik.Altın sarısı ,havalı saçları.Güldüğünde yanağında oluşan gamze.Ve her şeyden çokta derin ve kendinden emin bakışları...

Sağ elini gözlerimin önünde sallamaya başladığında,bakışlarımı dikleştirip ona bakmaya devam ettim.Önce işaret parmağımla motosikleti gösterip, daha sonra ona dönerek konuştum. "Bugün ben arkadaşımla alışverişte iken bu motosiklet ile çantamı çaldın!" İfademin, her cümlemin sonunda daha da sertleştiğini tahmin ediyordum. Sakin olamazdım ki, her şeyim o çantanın içindeydi. Kimlik ve paraları geçtim benim için manevi değeri olan annemin kolyesi çantanın içindeydi. 

"Neden bahsettiğini bilmiyorum ve umurumda da değil. İzin verirsen şimdi gidiyorum" Motosiklete binip gözden uzaklaşırken arkasından bağırdım."Bu iş burada bitmedi!"

Çoktan uzaklaşmıştı bile.Sertçe ayağımı yere vurdum. Karşısında hipnotize olmuş gibi kalmama mı, yoksa beni umursamadan çekip gitmesine mi kızayım bilemiyordum.Soğuk rüzgar beni titrettiğinde arabaya doğru yürümeye başladım.

... ...

Çalar saatimin berbat sesiyle yatağımdan fırladım.Her zaman filmlerde olduğu gibi gün ışığının yüzüme vurmasını ve gerinerek yataktan kalkmayı hayal ettim. Ama sahip olduğum tek şey su berbat çalar saatti.Bide o beyninizi yıkayacak sesi...

"Melin hanım,kahvaltı hazır!" Nazlı'nın sesi ile irkilirken,banyoya doğru yürümeye başladım.Bugün babamın zar zor izin verdiği dergi çekimleri vardı.Geç kalmak istemiyordum.Üzerime fazla önemsemeden geçirdiğim giysilerle aşağı inmeye başladım.

"Nazlı, babam nerede?"

"Sabah erkenden çıktı.Toplantısı varmış."

'Şaşırdık mı? Tabii ki de hayır'

Hızlıca kahvaltımı yaparak evden çıktım. Gideceğim yer çok uzakta değildi. Trafiği hesaba katarsak 7 dakika sürmüştü. Stüdyo gibi bir yere gelmiştim. Bana çekimler için teklifte bulunan adam eşlik edecekti. Ağır ağır merdivenleri çıkarken, bu dergi işini Asya ile paylaşmadığımı hatırladım. Bana kim bilir ne kadar kızacaktı.

Her ne kadar,birazdan yapacağım telefon konuşmasında duyacağım lafları bilsem de  çantamdan telefonumu çıkardım.

'Asya aranıyor...'

Kendimi bildim bileli Asya hep yanımdaydı. Annelerimiz çocukluk arkadaşıymış. En kötü zamanlarımda sadece o vardı. Ben onu olmayan kız kardeşim olarak görüyordum. Aslında o benim tam zıttımdır. Ben ne kadar duygularımı saklasam ve içe dönüksem, o bir o kadar öz güvenli, dışa dönük, her aklına geleni söyleyen biridir. Ama yinede beni anlayan tek kişidir o...

"Efendim"

"Söylemem gereken bir şey var ama vereceğin tepkiden korkuyorum."

"Şuan ne desen umurumda değil. Elbise cennetinin ortasına düştüm!" Kıkırdaması kulağıma doluşmuştu. Bende onunla  birlikte gülümsedim. "Sabah sabah ne alışverişi bu?"

"Alışverişsiz hayat olmaz sarı şeker!" Sesi az öncekinden daha gür ve neşeli çıkmıştı.

"Her neyse,babamın iş yemeğindeki bey efendilerden biri bana dergi çekimleri için iş teklifinde bulundu. Bende kabul ettim."

"Ne? Aradan 1 hafta geçti, koskoca bir hafta ve sen  bunu bana yeni mi söylüyorsun?"

"Biliyorum. Geç oldu ama benimde tümüyle aklımdan çıkmış"

"Şuan alışverişi bırakıp yanına geliyorum.Adresi mesaj atarsın"

"Ama s-"

Ve telefon suratıma kapanır...

Kalp HırsızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin