"Hoşgeldin balım." Diyen Zehra'yı umursamadan diğerlerine bakıp gülümsedim.
"Günaydın herkese. Zehra hariç."
Sabah uyandıktan sonra biraz fazla uzun sürmüştü ayılmam ve üzerimi değiştirmem. Ama bu kesinlikle kahvaltıya geç kalabileceğimiz kadar uzun bir süre değildi. Değildi ama Zehra ben lavabodayken beni beklemeden gitmişti.
"Kavgasız gününüz olsun ya."
Tabağımı tek boş yer olan Zehra'nın yanına koyup oturdum. "Senden beş dakika sonra indim sadece Zehra. Bekleyemedin mi beni beş dakika?"
Gülerek başını olumsuz anlamda salladı. "Bekleyemedim. Çok acıkmışım."
Ona dik dik bakarken masada rahatsız edici o gürültüyü fark edip bu gürültünün sahiplerine baktım.
"Ne biçim oda arkadaşısın sen Saliha? Niye her seferinde beni beklemeden iniyorsun aşağıya?"
Neden aynı şeyin kavgasını ediyoruz?
"Uyanmamıştın çünkü daha." Dedi Saliha sakin bir tonda.
"Uyandırmalıydın."
Kavga etmeye başlayacaklarını anladığım için kendimi rahatsız hissetmiştim. Çünkü bu düpedüz anlaşamayan iki insanın aynı odada kalıyor olmasının sebebi bendim.
"Ebrar çok pardon ama ben senin alarmın mıyım? Niye seni uyandırmak gibi bir vazifem olsun benim?"
Ebrar gülmeye başladı. "Vazife ne be savaşta mıyız?"
Saliha sinirle Ebrar'a baktığında masadaki kimseyle göz göze gelmemek için kahvaltımı hızla yemeye başladım.
"Sebep olduğunun farkındasın en azından. Aferin." Dedi Zehra kulağıma doğru.
Keyifle homurdandım. "Kahvaltı da çok güzelmiş."
"Benim uyanamama sorunlarım var." Bir anda dikkatimi çeken cümleyle başımı kaldırıp Ebrar'a baktım tekrardan. "Kolayca uyanamıyorum. O yüzden alarmlarım seni rahatsız etmesin diye alarm kurmamıştım."
Saçma sapan bir sorununu sanki dünyanın en kötü hastalığına sahipmiş gibi ciddiyetle anlatan Ebrar, masadaki herkesi şok etmişti.
"Ebrar sen yirmi üç yaşındasın. Yirmi üç yıldır seni birileri mi uyandırıyor?"
"Evet Saliha. İstersen Zehra'ya sorabilirsin."
Merakla Zehra'ya baktım Ebrar'ın anlattığı bu olayın doğruluğunu anlayabilmek için.
"Maalesef." Dedi Zehra. "Kendisini her sabah binbir zorlukla ben uyandırıyordum."
Ağzım açık bakmaya devam ettim Zehra'ya. "Ve seni bu eziyetten kurtarmama rağmen benimle aynı odaya çıkmaya burun kıvırdın Zehra."
Zehra bir cevap vermediğinde sesi yine sinirli çıkan Saliha'ya döndüm.
"Bitti artık kendi sorumluluklarını başkalarına yükleme devri. Ya alarmını kurar ve uyanman gerektiği saatte onunla uyanırsın ya da her antrenmana geç kalırsın. Benim de hiç umrumda olmazsın."
"Kötü bir oda arkadaşısın."
"En azından senin gibi oda arkadaşıma yük değilim Ebrar." Derin bir nefes verdikten sonra daha sakin bir sesle konuşmaya devam etti. "Bu masada yer yok. Daha fazla ayakta bekleme git başka bir yere otur."
"Bir de arkadaşlarımın masasından kovuluyorum. Aynen Saliha, kötü oda arkadaşı benim aşkım."
Ebrar söylene söylene masadan uzaklaştığında şokla bakmaya devam ettiğim Saliha bana döndü. Biraz olsun yumuşaması için hafifçe gülümsedim ama umrunda olmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
it's you ı'm thinking of / hanzeh
Fanfictionçünkü hiçbir kelebek tek başına yaşayamaz sevdasını