31

802 129 87
                                    


Bu yaşıma kadar hep kaçınmıştım hayatımda yeri sağlam olmayan insanlara hayatımı adarcasına bağlanmaktan. Fazlasıyla korkutucu, biraz da aptalca geliyordu bu düşünce. Öyle başıma bununla ilgili ders olacak bir olay geldiği falan da yoktu. Sadece kendimi alabileceğim darbelere karşı aşırı bir koruma içgüdüsüne sahiptim o kadar.

Bu iyi mi kötü mü karar veremesem de böyle yaşıyordum işte. İyisiyle kötüsüyle. Hoş, hiçbir ilişkimi altı aydan uzun tutabilme başarısına ulaşamadığım için zor da olmuyordu kendimi korumak.

Arkadaşlık ilişkilerine geldiğinde ise her anlamıyla tam tersiydim. Hayatıma girmesine izin verdiğim tüm arkadaşlarımı hayatımda tutmak için elimden gelen her şeyi yapardım. Çünkü arkadaşlık benim gözümde korumam gereken çok daha yüce bir ilişkiydi. Sürdürmem çok daha önemliydi gözümde.

Neden hayatım boyunca arkadaşlıklarımı sevgililerimden daha üstün tuttuğum ise bariz belliydi. Hayatıma giren arkadaşlarım kesinlikle buna değer insanlardı.

Fakat hayatım boyunca alıştığım, kendimi güvende hissettiğim bu düzenim artık alt üst olmuştu. En yakın arkadaşlarımdan birine aşık olarak bağlanmaktan kaçabilme yok etmiş, belamı da bulmuştum.

Şimdi Zehra'nın kaybıyla hayatım boyunca tatmadığım bir acıyla yüzleşmek zorundaydım.

Güneşimi, Zehra'mı, bitanecik sevgilimi, çocukluk arkadaşımı, yetişkinlik yoldaşımı, takım arkadaşımı, beni bal yapan arımı, her şeyimi ve en çok da kendimi kaybetmiştim.

En çok da kendimi kaybetmiştim çünkü Zehra içimde kendimden de çok yer kaplamaya başlamıştı artık. Hayatımda ihtiyaç duyduğum o kadar çok role tek başına karşılık geliyordu ki yokluğunda yapayalnız, kimsesiz, ıssız kalmıştım.

Düşünmek istemiyordum. Dün akşama kadar, akşamdan sabaha kadar yeterince düşünmüş ve yeterince ağlamıştım. Düşündükçe hayatımda boşluk açılan yeni bir rolü bulmak istemiyordum. Fazla yalnız kalmıştım çoktan.

Arabamı otoparka park edip arabayı kapattım ve başımı geriye yaslayıp gözlerimi kapattım.

Hala şaka gibi geliyordu. Sanki soyunma odasına girdiğimde Zehra'nın yanına neşeyle gidecek ve onu öpecekmiş gibi hissediyordum. Ayrılığımıza koca bir gün ağlasam da hala kabul edemiyordum.

Saçma geliyordu. Birbirimizi bu kadar severken sırf ben hazır olmadığım için ayrılmamamız fazlasıyla saçma geliyordu. Zehra'nın bana kendimi hazır hissetmem için destek olmaması saçma geliyordu. Beni bizi ayıracağını bildiği bir seçime mecbur bırakması çok saçmaydı.

Arabamın kapısı açıldığında hızla gözlerimi açıp o tarafa döndüm. Simge bir şey söylemeden yan koltuğa oturup bana baktığında dolu gözlerle tekrardan önüme döndüm.

"İyi misin hayatım? Bu aralar arabaların içini fazla dikizlediğim için senin kaç dakikadır şu halde durduğunu görebildim de."

Yaptığımı şakaya hafif bir tebessüm ettim. Simge elini yüzüme götürüp ona dönmemi sağladığında kaşları çatılmıştı.

"Siz kavga mı ettiniz Zehra ile ben gittikten sonra? Yüzün gözün şişmiş hep ağlamaktan."

Keşke sadece kavga etmiş olsaydık.

"Ayrıldık."

"Ne?"

Yaşlarım tüm gece akmamış gibi yine düşmeye başlamıştı. Simge ciddiyetimi onlar sayesinde fark edip hızla kollarını bana sardı. Başımı omzuna yaslayıp gözlerimi kapattım.

it's you ı'm thinking of / hanzehHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin