Zehra elinde iki bardakla odaya girdiğinde yattığım yerden onu izlemeye başladım."Papatya çayı buldum." Dedi gülerek yanıma yürürken. Bir yandan da bardakları kaldırmıştı dikkatimi çekmesi için. "Güzel bir uyku çekmek için iyi olabilir."
"Mümkünmüş gibi." Dedim göz devirerek.
Yatağıma oturduktan sonra çatık kaşlarıyla bana döndü. Bu halinden biraz korkup yattığım yerden doğruldum ve elindeki bardağın birini aldım.
"Neden mümkün olmasın Hande?"
Sahte bir tebessümle konuştum. "Hayatımızın maçını biz kaybetmedik zaten değil mi?"
"Hayatının maçına henüz çıkmamışsındır belki de. Büyütme gözünde bu kadar."
Derin bir nefes alıp verdim ve çayımdan bir yudum aldım.
Zehra maçı kaybettiğimiz ilk anlardan itibaren tek bir saniye olsun ayrılmamıştı yanımdan. Sahadan çıkarken sımsıkı tuttuğu elimi hiç bırakmamıştı biz odaya gelinceye kadar. Otobüste hiç kimseye fırsat vermeden hemen yanıma oturuvermişti onlarca insanın şaşkınlığı altında. Odaya çıktığımızda ağlamak dışında hiçbir şey yapmak istemeyen benim ellerimden tutup duşa dahi sokmuştu. İzin versem saçımı köpürtür, vücudumu da yıkardı. Hissetmiştim.
Fakat doğru gelmiyordu bu. Onun ağlamıyor oluşu, üzülmüyormuş gibi gözükmesi çok yanlıştı. Üzerime sanki tek kaybeden benmişim gibi titriyor oluşu hiç sağlıklı gözükmüyordu. Onun acı çekmesini görmek isteyeceğim en son şeydi belki ama acı çekmesi gerekiyordu ve bunu bu şekilde görmezden gelmesi hiç iyi değildi. Belki de kaybettiği maçın acısını en azından benimle olarak unutmaya çalışıyordu ama doğru değildi işte. Doğru olmamasına rağmen bir yandan da Zehra çok iyi gözüküyordu.
"Neden sadece ben kaybetmişim gibi ilgileniyorsun ki benimle? Senin de üzülmeye ihtiyacın vardır belki."
Gülümsedi. "İnan bana tek bir saniye olsun üzülmeye ihtiyacım kalmamıştır benim."
Çok üzülmüştü çünkü. Çok üzmüştüm.
"Üzgün değil misin yani şu an?"
Yatağımda bağdaş kurup hiçbir yere ayrılmayacağını belli etmişti. Garip bir şekilde bu hareketiyle kendimi çok daha rahat hissetmeye başlamıştım. Gitmeyeceğinden emin olmak iyi hissettirmişti.
"Üzgün olmaz mıyım sence Hande? Nasıl üzgün olmayayım ki? Hayatımızın maçına bir adım kalaydı en nihayetinde."
Gülümsedim. "Ben hayatımızın maçı diyince bahaneler üretiyorsun ama."
"Sen üzülme çünkü daha fazla. Saatlerdir ağlıyorsun zaten. Şişti gözlerin, kıpkırmızı oldu."
Konuşurken eli bir ara hafifçe kalksa da sanki yanlış bir şeyi son anda fark etmiş gibi hızla geri indirdi. Kalkan elinin gözlerimi bulacağını anlamıştım. Yanlışını fark etmemesini dilerdim.
"Bu maça verilmesi gereken normal tepki bu bence Zehra. Senin de yüzün böyle olmalıydı."
Gülümsedi. "Bitap görünmemi mi istiyorsun? Pardon?"
Ben de gülümsedim söylediğine. "Hayır. Hayır. Ben yalnızca benimle ilgilenmek için kendini unutmuş olmanı istemiyorum."
"Kendimi unuttuğum falan yok." Dedi gözlerimin içine bakarak. "Sadece yanında durdukça anlıyorum ki benim de senin yanında durmaya ihtiyacım varmış." Yine dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı. "Zamanında beceremediğimden belki."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
it's you ı'm thinking of / hanzeh
Fanfictionçünkü hiçbir kelebek tek başına yaşayamaz sevdasını