──4

934 61 34
                                    


Hayat çok tuhaftı gerçekten. Öyle uzun cümleler kurup sağ elimle sol kulağımı gösterecek değildim elbette ama, geçen gün iş çıkışında yüzümde bıkkınlıkla yürüdüğüm bu yolu şimdi neşeli bir gülümsemeyle takip ediyorsam eğer hayat garip demektir.

Uğruna mal varlığımın yarısını döktüğüm o çakma uzay mekiği araba ve sürüsünün artık her zaman oldukları yerde olmaması bugün için mutlu olmamın tek sebebiydi.

Ve tabii o kocaman izbandut heriflerin yokluğu da unutulmamalıydı.

Yorgun olsam bile artık eski haline dönen mahallenin varlığı ile enerjik bir şekilde eve girdiğimde beni karşılayan sessizlikle yüzümdeki gülüş soldu. Bu gece yalnız olacağım tamamen aklımdan çıkmıştı.

Anahtarı vestiyere fırlatıp oturma odasına geçtiğimde Sude burada olsaydı asla yapmayacağım bir şeyi yaparak ayaklarımı sehpaya uzattım ve koltukta iyice yayıldım. Pekala, yalnız olmak belki de o kadar kötü değildi.

Derin bir nefes vererek iş yorgunluğunu üzerimden atmayı beklediğim dakikalarda aklıma bugün hiç telefonuma bakmadığım gelince hızla kapattığım gözlerimi geri açarak koltuğun bir köşesine fırlattığım çantamdan telefonu çıkarıp bildirimlere göz attım.

Dün çakırkeyif olmanın verdiği sersemlikle attığım aptalca mesajlar ve karşımdaki kişinin de yazdığı küfürler sonucu -sonradan çeviriden bakmıştım- engellediğim numara haricinde yakın tarihte başka hiçbir mesaj yoktu. Pekala, çok yalnızdım.

Ama iyi yanından bakacak olursak, fazladan bir baş ağrım yoktu ve kendimle baş başa kalarak daha iyi tanıyabilme fırsatı ediniyordum. Evet, işte böyle kandırılıyordum.

Uykusuzluktan acıyan gözlerimi birkaç defa kırpıştırırken tüm bu yalnızlığın üzerine Sude'nin arkadaşlarında kalacak olması gülmeme sebep oldu. Onun yaşlarındayken ben de her gün günümü gün eder, evin önünden bile geçmezdim. Fakat zaman geçtikçe ve belki de büyüdükçe tüm bu pervasızlığın pençesinde takılı kalan bedenimin aslında sahte insanlarla çevrili olduğunu fark etmiştim. Onları hayatımdan çıkarırken biraz bile pişman değildim, büyüdükçe beni üzen her şeye ve herkese karşı tüm toleransımı yitirmiştim ve bunun neticesinde şimdi kendi başına ayakları üstünde duran bir kadın haline gelmiştim. Annem eğer benim tanıdığım haliyle kalsaydı biliyordum ki şuan ki ben ile gurur duyardı.

Dudaklarımı birbirine bastırarak koltuktan kalkarken en azından bugün için üzücü şeyler düşünmemeyi kendime tembihleyerek yavaş adımlarla odama geçtim. Üzerimdeki her bir parçayı yerle buluştururken gecenin ilerleyen saatleri olmasına rağmen sessizliğini koruyan mahalle ile eski neşem geri geldi. Aslında o kadar da abartılacak bir şey değildi fakat dün gece sesler yüzünden sürekli uyanıp durmanın üzerine sabah kalktığımda hiçbirinden bir iz kalmaması güzeldi işte. Gece kime attığımı bile bilmediğim saçma sapan mesajlar sayesinde olduğunu hayal etmek kıkırdamama neden oldu. O kel kafalı heriflerden birine ciddi ciddi gitmelerini rica ettiğime inanamıyordum.

Hayat bazen böyle garipti işte.

Ilık suyla duruladığım bedenimi havluya sararken gelen uykumu bastırmamak için hızlı hareket etmeye çalışıyordum. Nitekim, ayıcık desenli pijamalarımı üzerime geçirip kendimi öylece yatağa attığımda ne yere bıraktığım ıslak havlu umrumdaydı ne de kapatmayı unuttuğum ışık.

Açlıktan guruldayan midem beni rahatsız edene kadar bir süreliğine rahatça uyumuştum. Gözlerimi yeniden açtığımda kendime çektiğim bacaklarımın bile fayda etmediği midem yeniden guruldamaya başladı. Işık yüzünden kısılan gözlerimi sıkıca kapattım ve sızlanarak yatakta iyice döndüm. Çok acıkmıştım, hatta en son ne yediğimi bile hatırlamayacak kadar uzun bir süre geçmişti fakat şimdi sıcak yatağımı bırakıp bir şeyler yemek zor geliyordu.

RUS MAFYASI | texting Where stories live. Discover now