9. BÖLÜM: ZEHİR

98 30 119
                                    

Şarkıyı dinleyerek okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar 💙

 Küçük bir kızken annemin, bakışlarımın insanın yüreğini ısıtacak kadar sıcak olduğunu söylediğini hatırlıyordum. Ne zaman karanlık ve soğuk bir odaya hapsedilmiş gibi hissetse ona güldüğüm zaman unuttuğunu söylerdi. Çünkü sevgiyle büyüyen bir çocuk, değerinin farkında oluyordu ve bu farkındalık onu mutlu bir birey yapıyordu. Annem bana bunu öğretmişti. Ondan gördüğüm sevgi sayesinde gülüşlerim gerçek, bakışlarım sıcacıktı.

Sonra o gitti. Sevginin kaybolduğunda ne acı bir soğuk olduğunu öğrendim. Sevgisiyle yanan ruhum, gidişiyle buz tuttu ve bakışlarım da artık buz gibi oldu. Gülüşlerim zaman zaman yüzümde yer etse de gerçek değildi.

Çetin'in yurtdışına kaçması annemi de orada sakladığını düşündürtmüştü. Koray ve Agâh'la merkeze giderken bunun hakkında konuşuyorduk.

"Bence kesin gideceği yerde saklıyor Mavi'yi." dedi Koray.

"Belki de bize yakındır." Agâh'ın söylediği inandırıcı gelmiyordu. Arka koltuğun camına yasladığım başımdaki zonklama giderek artarken bir yandan da Bora'yı düşünüyordum. Ala'ya söylememe kararı aldığımda bunu nasıl yapacağımdan emin değildim ama en iyisi buydu.

"Orada tuttuğunu sanmıyorum." dedi Agâh. "Bir yıl boyunca o pis yerde kalmasına müsaade etmez."

"Kimse orada bir yıl kalamaz." diye mırıldandım. Oradan çıktığım için yaşadığım rahatlama ve Koray'ın hayatta olduğunu öğrendiğim anki mutluluğum uzun zaman sonra iyi hissettirmişti. Bir cehennemin içinde de olsanız kurtulabildiğiniz ve iyi hissettiğiniz şeyler olabiliyordu.

"Şimdi ne yapacağız?" diye sordu Koray arabayı otobana çıkarırken.

"Bir göreviniz var." Kafamı kaldırıp merakla Agâh'a baktım. "Bu gece bir yat partisi var." dediğinde yüzümü buruşturdum. Daha fazla parti istemiyordum artık. "Levladan ayrılan ve kurucusunun eski sağ kolu olan biri orada olacak."

"Ben daha dün kaçırıldım." diye hatırlattım ona.

"Ve şimdi buradasın. Hayat ne garip değil mi?" Komik bir şaka yapmış gibi sesli güldü. Güvenliğimi umursamamasına şaşırmıyordum ama Koray'ın da bunun için bir şey söylememesine biraz alınmıştım. Belki de benim yüzümden Agâh'ın gazabına uğramak istemiyordu. Bir süre sonra "Ne çalacağız?" diye sordu.

"O adamı işte."

"İyice insan kaçakçısı olduk." diyen Koray'a Agâh dalga geçen bir bakış attı.

"O öyle bir şey değil ama neyse."

Uzun bir yolun ardından merkeze geldiğimizde kapıda bekleyen Ala gözyaşlarını silerek boynuma atladı. Onu sakinleştirmek oradan kurtulmaktan daha zor olmuştu.

Birçok üyeyle konuşup kendimi bile şaşırtacak şekilde kibar ve sabırlı davranıp bana verilen odaya çıktığımda, bedenimi ağır bir çuval gibi yatağa attım ve gözlerimi yumdum ama Ala dinlenmeme izin vermedi.

"Çok korktum Mahi."

"Onu anladım."

"Keşke ben de gelebilseydim ama Agâh izin vermedi. Benim duygusal yaklaşacağımı, ayak bağı olacağımı söyleyip durdu." Aklıma Bora Devran gelince içimde tuhaf bir his oluştu. Ala'ya bakarsam her şeyi anlatacağımı sandığımdan araladığım gözlerimi beyaz tavana diktim ve onun ne kadar korktuğunu bir süre daha dinledim. Bilse ya da onu görse ne tepki verirdi diye düşündüğümde aklıma, yıkılacağından başka seçenek gelmiyordu. Yine de keşke orada olup kendi gözleriyle görseydi de ben böyle hissetmeseydim diye düşündüm. Bazen bencil de olabiliyordum.

ZİNCİRWo Geschichten leben. Entdecke jetzt