Keyifli okumalar. 💙🔗
Sağ elimin işaret parmağındaki yara bandına baktığımda, Koray’ın karşımda beni izlediğini hissettim. Ancak kafamı kaldırdığımda gördüğüm tek şey, güneş doğmak üzere olduğu için birkaç saat öncesine göre daha net görünen ağaçlardı. O gece benim için aldığı yara bandını yara iyileşse de sürekli değiştiriyordum çünkü elime her baktığımda bunu görmek iyi geliyordu. İyi şeyleri hatırlatıyordu. Aldığı kutunun içinde son dört bant kaldığını gördükten sonra çanta yerine pantolonumun cebine koymuştum. Bir şekilde, içindeki azaldıkça kutuyu da kaybedeceğim korkusuna kapılmıştım.
Benzinlik marketinin floresanı hâlâ yanıyor ve bulunduğum beton zemini aydınlatıyor olsa da bir şeylerin karanlıkta kaldığını düşünüyordum.
Soğuk rüzgar tenimi delip geçerken sigaradan derin bir nefes daha çektim. Ala marketten bizim için bir şeyler alıyordu ama orada bilerek oyalandığını da biliyordum. Market tuvaletinde üzerimizi değiştirip yüzümüzdeki ağır makyajları çıkardıktan sonra kendimi dışarı atmıştım. O ise ya beni yalnız bırakmak ya da kafasındakileri toparlamak için reyonlar arasında gezip duruyordu.
Üzerimdeki siyah ince kazağın kollarını avuçlarıma kadar çekiştirip bizi buraya kadar getiren beyaz arabaya baktım ve gerçekler bir kez daha çığ gibi gözlerimin önüne hücum etmeye başladı.
Gitmek gerçekten her şeyi çözecek miydi ya da asıl savaşmak kalmak mıydı? Doğrusu hiçbir şeyle savaşmak istemiyordum.
Bundan uzun zaman önce annemi bulduktan sonra buradan gideceğimi, hatta bir de kurban vereceğimi söylerdim. Şimdiyse fark ediyordum ki bu hikayenin bir kurbanı varsa o da bendim. Hep gitmekten bahsederken asıl yapmak istediğimin kaçmak olduğunu hiç düşünmemiştim. Annem bir keresinde, “Kaçmak bazen en büyük cesarettir” demişti. Onun da aslında hep bir şeylerden kaçtığını biliyordum ama o annemdi. Her şeyi halleder ve her yolu aşabilirdi.
Biten sigarayı yanımdaki çöp kovasının küllüğüne bastırıp bıraktım ve cebimden telefonumu çıkardım. Neredeyse iki yıldır girmediğim o mesaj sekmesine girdiğimde parmaklarım soğuk yüzünden güçlükle hareket ediyordu.
Mahi: Hoşça kal demeye gelmeyecek misin?
Annecim: Gelirsem kendimi arabanın önüne atarım.
Mahi: Gitmek istediğimi sanmıyorum.
Annecim: İstemiyorsun zaten. Ben de istemiyorum. Ama kalbin burada kalsa da seni yaşatacak olan aklındır.
Birkaç saniye yazdıklarını okudum ve kararan ekranı izledim. Düşününce doğru ama bir o kadar da ağır bir cümleydi.
Mahi: Beni hayata döndüren kalbim olmuştu ama.
Bunu yazarken Koray’dan bahsettiğimi inkar etmek zordu.
Annecim: Hayatı başlatır. Hayatı bitirir. Bu ikisi arasında geçen süreyi aklın belirler.
Derin bir nefes aldım. Bir mesaj daha geldi.
Annecim: Kalbine güvenme Mahi. İçinde iyi insanlar yok.
Kalbimin içindekini bilse böyle söyler miydi diye düşündüm ama onun her şeyin farkında olduğuna emindim. Mavi Aysar’ın büyüttüğü iki çocuk. Sanki Koray onun sakladığı tarafını, bense Çetin’e aşık olan o kadının tarafını simgeliyordum. Belki de birbirimizden bu kadar farklı olmamızın sebebi birimizi kalbiyle, birimizi aklıyla büyüten annemdi.
Buna cevap vermek yerine telefonu kapatıp arka cebime attım ve marketten çıkan Ala’nın yanına ilerledim. Dakikalardır içeride olmasına rağmen sadece iki çikolata ve iki kahve almıştı.
YOU ARE READING
ZİNCİR
Teen Fictionİzler yaratıyorum. Yollar kuruyorum. O yolları aşıp ona gidiyorum. Ama ona kavuşamıyorum çünkü onu kurtarıyorum. Kendimi yakarak ona acı çektireceğimi biliyorum ama kendi acımı dindirmeyi seçecek kadar bencilim. Bu tehlikeyi aslında kendim için kab...