Cehennemin dibi

519 191 396
                                    

Birkaç saniyedir kadın da adam da aynı pozisyondaydı. Adam sığındığı limanda özünü bulmuş gibi davranırken Sevde ne yapması gerektiğinden habersizdi. Uyuşmuş gibiydi dudakları ne karşılık verebiliyor ne de çekilebiliyordu. Dudakları üzerindeki bu zorba kalbinin kırıklarını arttırsa da bir anlamda yaralarını da sarıyordu.

Bir dakika kadar süren bu temastan sonra Sevde hızlıca eski yerine dönüp kaşlarını çattı.  Sonrasında Murat'in yüzüne okkalı bir tokat atıp önüne döndü. Genç adamın yüzü kızarıp Sevde'nin beş parmağının da izini çıkartırken suskunluk hakim oldu ortama.

Arabayı çalıştırmak için düğmesine basıp geri geri ilerlemeye başladı. "Bir daha olmasa sevinirim. Bu seferlik uyarıyorum Murat ama bir daha olursa sağlam olan diğer kemiklerini de ben kırarım." dedi ve ikili arasında geçen son konuşma bu oldu.

Yarım saat kadar süren yolculukları boyunca hiç ses çıkarmamıştı Murat. Nasıl konuşabilirdi ki? Karşısındaki kadının kafasından ne geçtiğini tahmin etmeye çalışıyor tek yaptığı da yakınından bile geçmeyen tahminleriydi. Bundan sonraki zamanda ne olacağı o kadar karmaşıktı ki aydınlık yolda elinde feneri ve yol haritası olduğu halde kaybolmuştu. Bakışlarını solundaki kadına çevirdi. Büyük bir ciddiyetle araba süren Sevde sola doğru döndüğünde evinin bulunduğu siteye gelmişti çoktan.

Sola döndükten sonra düz ilerleyen kadın arabasını açık alandaki otoparka çekti. Sonrasında arabayı durdurdu ve emniyet kemerini açtı. "Geldik istersen in!" dedi ve yanındaki adamı beklemeden indi arabadan.

Murat ise bir zamanlar yuvası olan binanın karşısında olmanın verdiği tuhaf duygularla birlikte emniyet kemerini açıp arabadan indi. Oturduğu beş katlı binayı süzdü. Son katı ve son kata yapılan minik terası ile birlikte bir zamanlar yuva olan bu binada bıraktığı her şey yerinde gibiydi.

Buradan en son gülerek ayrılmıştı ama şimdi aynı gülümsemelerden eser yoktu kendinde. Yanındaki kadında da yoktu emindi. Birkaç dakika duygu dolu bekleyişin ardından Sevde ona verdiği sürenin yeterli olduğunu düşünmüş olacak ki konuştu. "Her şey bıraktığın gibi Murat. Biz hariç! Hadi daha fazla beklemeden eve geçelim. Fazla ayakta kalma iyi değil."

"Tamam geliyorum."

Hayır, bu olması gereken iletişim şekli değildi. Bu kadar soğuk ve resmi olmamaları gerekiyordu ama kadını beklemek zorundaydı. Biliyordu kadının duvarları kalın ve sertti. Yıkılmaz duvarları, aşılmaz engelleri vardı ama bir kere gedik açtığı duvarları bir kez daha delebilirdi. Aklındaki umuda sarılarak kadının peşinden eve girdi. Kapı şifresi ile açıldı ve sonrasında giriş kapısının solunda kalan cam asansöre geçtiler. Asansöre bindiklerinde adamın aklından geçen son gün burada yaşananlardı. Her adımında bir anı işlenmiş gibi olan binada dinlenmek belki de yanlış bir karar olacaktı ama adam iç sesini dinleyerek ilerlemeyi sürdürdü.

Son kata geldiklerinde Sevde "Hadi bakalım!" dedi ve ona yol verdi. Asansörün tam karşısında kalan kapıya geldiklerinde genç kadın kapının üzerindeki minik panelden evin şifresini girdi. Hızlı birkaç parmaktan sonra ekranda yeşil ışık yandı ve "Geçiş kabul edildi" dedi Ançmay.

Kapı açıldığı anda, adam için de asıl yolculuk başlamış oldu. Karısının arkasından ilk adımı atıp içeri geçtiğinde yutkunamadı bile. Kokusunun bile değişmediği bu yeri aslında ne kadar özlediğini fark etmişti. Ezbere bildiği şekilde koridoru geçip salona geldiğinde daha fazla adım atamadan kalmıştı.

"Evde hiçbir şeye dokunmadım. Şimdilik salonda dinlen. Ben de sana kıyafet ve çarşaf ayarlayayım. Bir şeyler yeriz bir de. Sonra uzanırsın. Fazla ayakta kalmanı istemiyorum. " dedi ve koridora doğru tekrar yürüdü. Sonrasında durup "Bu arada sakın seni düşündüğümü filan sanma. Zira ne kadar çabuk iyi olursan seninle bu ev işini o kadar çabuk çözeriz." Dedi ve odasına gitti.

ErgenekonWhere stories live. Discover now