Depresyon

5.1K 228 1.5K
                                    

*Dikkat! Hikaye paralel bir zamanda geçmektedir. Okurken günümüz ile aynı değildir. İyi okumalar

Şu hayatta öğrendiği ilk yalan her şey yolunda cümlesiydi. Öyle ki bu cümleyi ne zaman duysa mutlaka bir felaket gelip onu bulurdu

********* 

1. Kısım -Karanlık Sular

Karanlık...

Göz alabildiğine karanlığın tam ortasında süzülen bir beden. Bu bedeni sarmalayan soğuk bir su. Hissediyordu her yanı ıslak ve soğuk tarafından kuşanmışken, dibe çekildiğinin farkındaydı. Ters giden işler olmalıydı, çünkü olması gereken yer burası değildi.

Sahi buraya ne zaman gelmişti? Nasıl gelmişti? Kim getirmişti? Hiçlik. Her şey tıpkı gözlerini açmadan da hissedebildiği karanlık gibiydi. Bilinmezliğin tam ortasındaydı. Belki de çoktan ölmüştü ondandı bu boşluk hissi. Yok, ölmüş olamazdı. Ölmüş olsaydı şayet suyu hissedemezdi oysa o buzdan farksız suyu da tenindeki izlerini de hissediyordu.

Kimdi? Adı neydi? Suyun yüzüne onu bekleyeni var mıydı? Belki de onlar itmişti buraya. Belki de faili meçhul cinayetin kurbanıydı. Ya da görmemesi gerekenleri gören duymaması gerekenleri duyan varlığı yüzünden buraya kendi gelmişti.

Su gittikçe derinleşirken nefes almadığını anlamıştı. Evet nefes almıyordu ama bu durum onu zorlamıyordu. Hatta bedeniyle ilgili hiçbir zorluk yaşamıyordu. Gözleri kapalıydı ama karanlıkta olduğunun farkındaydı. Kulakları suyla dolmuştu belki ama kalbinin atışının, denizin engin sessizliği bozmak için çıkardığı seslerin farkındaydı.

Göz kapakları sanki bir tatilden dönermiş gibi geriye çekilirken az önceki karanlık perdeden pek de farklı olmayan gerçek karşılamıştı. Tek fark kendinden metrelerce öte olmasına rağmen ışığını gördüğü aydı. Dolunay bu gece ne güzel de parlıyordu.

"Güzel bir manzara ile öleceğim anlaşılan." Dedi kendi kendine. Ağzını açtığı anda dudaklarında hissettiği o tuzlu suyu dilinde de hissedecekti. Bu kadar dibe battığı halde neden ölmemişti anlamıyordu. "İnsanı ölümden eceli korur" dediklerinden olsa gerek metrelerce suyun altında kim bilir kaç saattir yüzüyordu. Şimdiye ölmüş, bedeni su yüzünden şişmiş hatta gözleri balıklar tarafından yenmiş olmalıydı.

Kafasını sağa sola çevirirken bedenindeki hissin döndüğünü de anladı. Belki de hiç kaybetmemişti. İyi bir yüzücü olmanın verdiği avantaj ile önce suyun içinde dik bir konuma gelmeye çalıştı. Bu sırada üzerindeki gömleğin uçları ve saçları da harekete katıldı. Suyla olan bu büyük dansta ellerini kafasının üzerine çıkarıp yüzeye doğru kıvırıldı.

Düzenli yüzmenin, vaktiyle iyi bir beden eğitimi almış olmanın sonucunda güçlü kolları onu nihayet yüzeye çektiğinde kafasını sudan çıkarttı. Beyaz teni ay ışığına kavuşurken etrafını incelemeyi de unutmadı kadın. Bir tarafı ağaçların esaretine teslim olmuş kara parçasıyken diğer yanı alabildiğine denizdi.

ErgenekonWhere stories live. Discover now