» ' denklemler ve yalnızlıklar '

56 10 38
                                    

4. Bölüm - Kayıp Çanta

" Güzel dünlerdi "

Five göğsünde hissettiği tanıdık ağırlıkla uyandı. Kırk beş yıl öncesinden tanıdıkdı. Gözlerini aralayıp başını hafifçe göğsüne doğru eğdiğinde, görüş alanına siyah saçlar girdi.

Harry başını onun göğsüne yaslamış, ona sanki hiç bırakmayacakmış gibi sarılmış uyuyordu. Five bir süre hiç kıpırdamadan onun nefes alış-veriş seslerini dinledi. Harry'nin ölü bedeni hiç zihninden çıkmadığından buna hakkı olduğunu düşünüyordu.

Kollarını oğlanın beline sıkıca dolayıp kafasını saçlarına gömdü. Burnuna dolan tanıdık kokuyla dolan gözlerini de sıkıca yumdu.

Bir süre daha böyle kalsa hiçbir şey olmazdı değil mi? Ne de olsa bir daha buna fırsatı olup olmayacağını bile bilmiyordu.

Ama görünüşe göre yanılmıştı ve çünkü kulağına bir kapı sesi dolmuştu. İç geçirerek yüzünü Harry'nin saçlarına çekti. Kapıya bıkkın bir bakış attığında Luther'ın orada olduğunu gördü.

Harry'nin belindeki kollarını biraz gevşeterek ona baktı.

"Anlatmak istiyor musun?" diye sordu Luther. İstemeseydi de bir şey değişmeyecekti zaten.

Five ruhsuzca "Evet, anlatacağım." dedi ve doğrulmaya çalıştı ama Harry neredeyse onun üstünde yattığından bu mümkün değildi. Luther'ın onu uyandırmak için hareketlendiğini fark ettiğinde onu uyarmak için ters bir bakış attı.

Onu uyandırmak yerine yavaşça kolları arasında sıyrıldı ve kalkarken nazikçe Harry'nin kafasının tekrar yastığa koyarak uykusunu bölmemeye çalıştı.

Tüm gece uyanık kalmış, üstelik elindeki tek ipucu toz olup gittiğinde kafayı yemek üzere olan Five ile ilgilenmişti. Düzgün bir uykuyu hak ediyordu.

Five, Luther'a bitik bir şekilde baktı ve sonunda kıyameti Harry dışında birine de anlattı.

"Peki, ne zaman olacak? Şu kıyamet?" diye sordu Luther, Five sustuğunda.

"Saatini tam olarak söyleyemem ama çözebildiğim kadarıyla dört günümüz kaldı."

"Neden daha önce söylemedin?"

"Bir şey değişmezdi." dedi Five.

"Değişebilirdi," dedi Luther, kararlı bir sesle. "Yardım edebilirdik."

"Etmeye çalışmışsınız zaten. Ben hepinizi buldum," dedi Five ve aklına gelen görüntü ile duraksadı. Birine öldüğünü nasıl söylersin ki?

"Cesetlerinizi."

Tüm kardeşlerinin cesetlerini görmüştü. Kabus gibiydi.

"Öldük mü?" dedi Luther, kısık sesle. Bozguna uğramış gibiydi.

"Feci şekilde," dedi Five. "Bir aradaydınız. Dünyanın sonunu getiren her neyse onu durdurmaya çalışmışsınız."

"Bunu nereden biliyorsun?" diye sordu Luther.

"Cesedini bulduğumda bu avcunun içindeydi," dedi Five ve yanından ayırmadığı yapay gözü sarılı olduğu bez parçasından çıkarıp Luther'a gösterdi.

Harry'nin ona boşa vakit olduğunu söylediği göz. Çünkü ona kalırsa o gözden bir şey bulamayacaktı.

Öyle de olmuştu ama Five kırk beş yılda bile Harry'i dinlemeyi öğrenemedi.

"Ölmeden önce kafalarını kopartmış olmalısın."

"Kimlerin?"

"Dedim ya, bilmiyorum."

𝐃𝐢𝐬𝐚𝐬𝐭𝐞𝐫 𝐈𝐭𝐬𝐞𝐥𝐟 Where stories live. Discover now