7| Doğum Günü

73 35 16
                                    

"Zihnimin karışıklığında boğuluyordum sanki. Üstelik ne yardım eden vardı ne de bir çıkış yolu..."

*7.Bölüm: Doğum Günü*

Mutluluk veya mutsuzluk o kadar tuhaf şeylerdi ki benim için. İki duruma da o kadar yabancı o kadar uzaktım ki...

Bir yanım mutlusun sen. Ailenlesin, Buğlemlesin, evindesin der iken; diğer yanım bu kadar mutluluğu garipsiyordu.

Sanki bir şeyler vardı ve ben bilmiyordum. Bana söylemişler ama ben hatırlamıyordum. Zihnim o kadar karışıktı ki, ben kimdim onu bile bilmiyor gibiydim. Peki ya şimdi siz söyleyin. Ben mutlu muydum yoksa mutsuz mu?

Saat sabahın 07:50'siydi. İçimde bir huzursuzluk ile uyandım. Gece gördüğüm rüyaların etkisinden olmalıydı. Nedenini bilmediğim bir şekilde tüm gece kabus görmüştüm ve bu yüzden uyanıp durmuştum.

Biraz Twitter'da dolaşmak için telefonu elime aldığımdaysa kapandığını gördüm. Yattığım yerden Buğlem'i uyandırmamak için yavaşca kalktım. Ve ardından telefonumu şarja takıp kahvaltı hazırlamak için mutfağa girdim.

Elimden hiçbir şekilde yemek işi gelmezdi. Ama insan mecbur kaldığında yapmak zorunda kalıyordu tabi. Bu gün de o günlerden biriydi.

Önce tüpe kaynaması için su koydum, ardından biraz patates kızartıp, dünden kalan nuggetları da ısıttım. Domates salatalıkta doğradıktan sonra ise duvardaki saate baktım. Saat 08:20'ye geliyordu. Buğlem'i uyandırmak ile uyandırmamak arasında kalmıştım. Ta ki kendisi uyanıp korkuyla mutfağa gelene kadar...

Mutfağa girmesi ile koşup bana sarılması bir oldu. Anlamsızca onun bu hareketini garipsemiştim. Ne olduğunu ise ben sormadan direkt kendisi anlatmaya başladı.

"Kötü bir bir rüya gördüm." dedi hâlâ sarılıyorduk ve nefes nefeseydi. Sarılmaya devam ederken ağladığını ve ellerinin titremeye başladığını fark ettiğimde onu sakinleştirmeye çalıştım. "Şşş tamam kuzum sakin ol." dedim. "Geç sen balkona otur ben sana bir su getireyim." dediğimde ise beni başıyla onaylayıp balkona doğru ilerledi.

Elimde soğuk bir su şişesi ve bir bardakla hemen peşinden ilerledim. O ise sandalyeye oturmuştu bile. "Al bakalım." dedim elimdeki bardağı uzatarak. "İç kuzum iyi gelir."

Suyu içmesinin üzerinden yaklaşık bir 6 dakika geçmişti. Sanırım yeterince sakinleşmişti. Çünkü eli titremiyor ve daha iyi görünüyordu. "Daha iyi misin bitanem?" diye sorduğumda ise kafa salladı ve ardından konuşmaya başladı. "İyiyim bebeğim. İyi geldi." dedi suyu kastederek.

"Anlatmak ister misin peki, ne gördün de bu kadar kötü oldun?" dedim. "Saçma bir rüyaydı ya." dedi ve devam etti. "Seninle ilgili bir şeydi. Uyandığımda yanımda da göremeyince çok korktum." dedi. Ben daha bir şey söylemeden Buğlem tekrar konuştu.

"Bugün hiç dışarıya çıkmayalım olur mu? Çıkarsak da kalabalık yerlerde durmayalım. Ama yine zorunda olmazsak çıkmayalım." dedi. O kadar hızlı konuşmuştu ki belki duyamadığım kelimeler bile olabilirdi.

"Ben de bütün gece kabus gördüm. Bence de çıkmayalım bugün dışarıya." dediğimde kaşlarını çatıp bana döndü. "Sen ne gördün ya, ne oluyor böyle bize?" dedi. "Bilmiyorum. Umarım kötü bir şey olmaz." dediğimde bana dönerek, "Umarım olmaz. Hayır olsun vallahi ya." dedi.

İçimde gerçekten çok kötü bir his vardı ve bu gerçekten beni çok korkutuyordu. Çünkü hislerim çoğunlukla çıkardı. Umudum bu sefer çıkmaması yönündeydi. Ve umarım öyle olurdu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 19, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ÖLÜM ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now