Bölüm 4

433 47 9
                                    

İyi okumalar dilerim

.˚ *꒰ঌ✦໒꒱ * ˚.

Kutlama sesleri Kaen İmparatorluğunun her bir yerine yayılacak kadar şiddetliydi. Gümbür gümbür yeri göğü inleten davul seslerini duymamak için kulaklarını kapattı alfa olan. O kadar saçma geliyordu ki ona şu durum bir an önce kurtulmak istiyordu buradan. Changbinin peşinden odaya girdiğinde Changbin kapıyı kapattı ve bir kaç adım önüne geçti. Kollarını iki yana açıp sırıttı.

"Cehennemine hoş geldin prens Bang."

"Hiç şüphesiz burası benim değil senin cehennemin olacak, sana burayı zindan edeceğim." Sözleri biter bitmez sinirlerini gerim gerim geren kahkahasını işitti.

Onunla daha fazla muhatap olmak istemiyordu bu yüzden mor gözlerini etrafta gezdirip, iki oda kadar büyük olan odayı inceledi. Odaya genellikle beyaz renk hakimdi ancak yer yer altın sarısı rengi ile zenginleştirilmişti. İki değil dört kişinin sığacağı büyük bir yatak vardı, dolaplar ve biraz ileride duvara dayalı iki divan vardı. Divan mat siyah renkteydi, üzerinde ise değişik desenlerin olduğu işlemeli yastıklar vardı.

Alfa, gözlerini üzerindeki hanbok'un iplerini çözen deltaya dikti. "Sen orada yat." dedi umursamazca omuz silkip başıyla divanı gösterirken.

"Hay hay efendim bakın yatıyorum şimdi." Alaycıl ses tonu ile konuşup bir hışımla hanbok'u üzerinden çıkardı ve yatağın üzerine koydu. "Ben latife yapmıyorum delta."

"Ah, ben yapıyorum ama."

İçindeki öfke ateşi biri alttan odun atıyormuşçasına her saniyede harlanıyordu. Çattığı kaşlarının altından sert bir bakış gönderdi deltaya lakin onun pek de umurunda olduğu söylenemezdi. Kenarda duran tahta dolabın önüne ilerleyip, kendine günlük kıyafetler çıkardı. "Git söyle bir yatak daha getirsinler."

Changbin, duyduğu şey üzerine bir kahkaha patlattığında alfa yumruklarını sıktı. Büyük yatağın kenarına oturup, derin bir kaç nefes aldı sakinleşmek adına. Gerçekten onu yumruklamak istiyordu hatta şu an her şeyden çok bunu istiyordu. "Tekrar söylüyorum latife yapmadım."

Kıyafetleri sağ elinde tutarak sert adımlarla, ona mor gözlerini dikmiş, çatık kaşları ile bakan alfanın yanına doğru ilerledi. Ellerini beyaz boynuna sarıp geriye ittirdikten sonra sırtını yatağa yasladı. "Bana emir vermeyi kes."

Alfa elini kaldırıp boynuna sarılan eli sıkıca tutup uzaklaştırdı ve sertçe itti. "Dokunma bana." dedi tükürür gibi. Yüzünde yerini alan memnuniyetsiz ifade Changbinin umurunda olmazken deltasını bi hayli üzmüştü.

"Yalvarıp yakarsan da dokunmam sana."

"Âlâ."

Changbin, bir şey söylemeden elindeki kıyafetlerle odadan çıktı. Chan derin bir nefes verip ayağa kalktı ve kendisi için hazırlanan dolabın önüne doğru ilerledi. Çok farklı bir şekilde hayal etmişti ilk gecesini ve mühür törenini, ilk olarak sevdiği adam vardı hayallerinin başrolünde. Kutsal şelalenin içinden geçeceklerdi birlikte, buzdan heykellerin olduğu, görkemli bir kürsüde boynunu sunacaktı ona lakin gel gelelim böyle olmadı.

Sudan geçmedi, buz çemberleri değil ateş çemberleri vardı bir de ürkütücü sesler, boynunu ona değil deltaya sundu ve yine eşi o değil deltaydı. Titrek bir nefes verip dolabın kapaklarını iki yana açtı. Törenden önce yerleştirilen kıyafetlerine bakıp buz mavisi, saten bir pijama takımı çıkardı.

Dolabı kapatıp ilerledi ve kenardaki sütunun yanına geçti, olur da içeri girerse diye burayı tercih etmişti. Üzerindeki beyaz kıyafetin beline dolanan kuşaklarını yavaşça çözdü. Arada burnunu çekiyor, dolmak üzere olan gözlerini kırpıştırıyor ve sertçe yutkunuyordu.

Play with fire ChanchangWhere stories live. Discover now