Harem - Eski Saray

60 4 6
                                    

Osmanlı'da Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'u fethedip de burada bir saray yapılmasını emrettiğinde bu planın içinde harem bölümüne yer verilmemiştir.

Öyle ki ne Fatih ne Bayezid ne de Yavuz dönemlerinde Yeni Saray'da ( Topkapı ) harem halkı bulunmazdı.

Daha da detaylandırmak isterim.

Fatih'ten Yavuz'a dek olan dönemlerde sarayda bulunan hatunlar da vardı elbet. Fakat bunlar yaşlı ve tecrübeli kalfalar olup sayıları bir elin parmağını geçmezdi. Padişahın oda temizliğini görürler sonra da esas yerleri olan Eski Saray'a giderlerdi.

Aynı zamanda ağaların haber etmesi yahut da bu kalfa kadınların aracılığıyla Eski Saray'dan Yeni Saray'a bir araba çıkartılır ve halvet adına bir kız gönderilirdi. Nadiren de olsa padişah Eski Saray'a gelir ve en fazla birkaç gün kalıp giderdi. Bu ziyaretler sırasında ise hünkar yeni eşler edindiği gibi var olan eşleriyle de görüşürdü.

...

Bu kızlardan biri gebe kaldığında ise padişahtan uzaklaştırılır ve göz önünde tutulmadan doğuma dek bir odada bekletilirdi. Elbette diğer kızlarla da görüşür, konuşurdu bu kız fakat nazar inancı, hased korkusu ve edep kavramından ötürü gebe kıza pek dikkat edilirdi.

Diyelim ki bu hatun bir kız doğurdu padişahın lütfuyla haseki kadınlığa yükseltilirdi. Hasekilik, padişahın gözdesi ve tatlı dilli sohbet arkadaşı demekle de eş anlamlı olduğundan kıymetli bir makamdı. Bu makama erkek doğuran kadınlar doğrudan erişir ve hatta yine padişahın lütfuyla haseki sultanlık mevkine yükselir ve kürk giydirilirdi. Bunun manası ise hasekiler içindeki en değerlilerden oluşunun göstergesiydi. Kadının değeri ise genellikle şehzadesinin protokoldeki sıralamasıyla ölçülürdü.
( veliaht mı, 2. mi, 3. mü... vs. )

Gebe olan kız, kız evlat doğurursa ona şehzade doğuruncaya dek fırsatlar yaratılırdı. Öyle ki padişahlar elinin altındaki kadınlarıyla nöbet sırasına göre birlikte olurdu. ( Misal Pazartesi ikinci kadınıyla, salı 3. kadınıyla...) Bu nöbet sırasını ise padişahın anası, dayesi yahut da kalfası belirlerdi. Ancak padişah, perşembe gecelerini ise protokol icabı veliaht şehzadenin anasıyla geçirirdi. Bu bir kuraldı. Zira perşembe geceleri Müslümanlar için kutsaldı ve bu gece gebe kalan kadının doğuracağı çocuğun pek yüce olacağına inanılırdı.

Fakat gebe olan kız, bir erkek doğurursa o zaman yeni doğan şehzade adına hemen bir süt anası tayin edilirdi. Öz anasının sütü yetsin yetmesin süt anası şarttı. Çünkü bu kadınlar halis, dindar ve hafız kadınlardan seçilirdi. Ayrıca çoğu köle kökenli olan bu kadınların sütünden içen şehzadenin de tabiat olarak o ruha sahip olacağından endişe edilirdi. Öyle ki bugün bile ispat olunan gerçek o gün de biliniyordu. ( Sütten çocuğa huy geçer.)

Şehzade doğuran kadına ayrı bir oda açılır ve onu ihsanlara boğarlardı. Şehzadesiyle küçük dahi olsa aynı yatağa giremez ve dahi şehzade 6 yaşına girdiği andan itibaren de oğlunu istediği zaman göremezdi. Osmanlıdaki bu anlayışa göre şehzade anaları el üstünde tutulsa da onlar birer emanetçi olarak görülmüşlerdir.
Sonra ise 7, 9, 12, 15, 16, 17, 20, 21 yaşları civarında şehzade sancağa tayin edilir ve anası da onunla birlikte  gönderilirdi.

Şayet padişah, erkek çocuğu doğurmasına rağmen o kadınına rağbet eder ve çağırtırsa halvet gerçekleşirdi. Diğer türlü ise ne valide ne de kalfa kadın şehzade doğuran kadını, padişahın huzuruna çıkarmaktan kaçınırdı. Buna sebep ise   ileride taht yolunda birkaç kez evlat acısı yaşaması azabı, diğeriyse o kadının şehzadeleri sebebiyle iyice güçlenmesinden duyulan endişesiydi.

...

Kanuni dönemine gelindiğinde bu durum değişmişti. 25 Ocak 1541' de Eski Saray'da çıkan bir yangın neticesinde harem yavaştan Yeni Saray'a aktarılmaya başlanmıştır. Fakat siz de illa ki duymuşsunuzdur, bu yangında yahut da bu düşüncede pay sahibi Hürrem Sultan'ın ta kendisidir. Halil İnalcık, İlber Ortaylı, Abdülkadir Özcan, Necdet Sakaoğlu, Feridun Emecen daha da aklıma gelmeyen çoğu tarihçi Hürrem Sultan'ın isteğiyle olduğunu söylüyor.

Yani Muhteşem Yüzyıl'da olduğu gibi değildi. Mahidevran haremin saraya taşındığında oğluyla birlikte sancaktaydı ve Hafsa Sultan çoktan vefat eylemişti.

...

Kanuni'den ta 3. Murad dönemine dek harem halkının büyük bir kısmı hala Eski Saray'da kalmaktaydı. Haremin Yeni Saray'a taşınması tam olarak 3. Mehmed dönemindedir.

...

Kısacası haremin Eski Saray'da olması bir kadından bir oğul politikasını öyle yahut böyle olumlu manada etkilemiştir. Az önce de dediğim gibi şehzade doğuran kadın bir daha halvete gönderilmek istenilmez fakat padişahın çağırmasıyla gönderilmek zorunda kalınırdı.

Ancak bu işe yaramamış olacak ki bir kadından bir oğul politikası Fatih ile başlayıp yine Fatih ile bitmiştir.

...

Geçmişin Hatırası Bilgiler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin