Osmanlı'da Kölelik / Cariyelik

81 6 6
                                    

Yeni bir konuyu ele alalım dilerseniz.

Kölelik...

Osmanlı'da kölelerin geneli savaş esiri olup yağma - korsanlık vs. tarumarlar sonucunda esir düşmüşlerdir.

Bu köleler ise esirciler elinde ticari maksatlar doğrultusunda para ile satılır yahut da daha değerli şeylerle takas edilirdi.

Satılan kölenin dış görünüşü, hastalıklı olup olmayışı, yaşı, dişleri, kabiliyetleri ve nereden geldiği belirtilen bir belge ile satılırdı. Satan alan kişi de bu belgede ' efendisi' olarak geçerdi. Bu efendi ister bir erkek isterse de bir kadın olabilirdi. Yani kadınlar da köle satın alabilirdi.

Satın alınan köle ( erkeklere köle / kadınlara cariye denirdi. )
şayet erkekse dış işlere bakar ( tarla işleri, efendisine hizmet, hayvanlara bakma vs. ) kadınlar ise efendisinin yemek, temizlik ve cinsel ihtiyaçlarını karşılarlardı.

Cinsellik... Şayet efendisi satın aldığı kadınla cinsel ilişkiye girmek isterse kadının buna hayır deme hakkı yoktu. Zaten o dönemlerde bu himaye adı altında iyi karşılanırdı. Öyle ki kadın bu birliktelikten hamile kalırsa köleliği düşerdi.

Şöyle ki yine efendisinin kölesi olurdu. Fakat artık efendisi onu hiçkimseye veremezdi. Yani hediye edemez ve satamazdı. Bu yüzden de kölenin çocuk doğurması onun yerinin hep sabit olmasının teminatıydı.

Lakin kölenin doğurduğu çocuğun pek önemi olmazdı. Efendisinin nikahlı olan kadınlarının çocukları daha önde tutulurdu. Bu durum yalnızca padişahın hareminde değişirdi. Öyle ki oğlan doğuran cariye, köle olmasına rağmen büyük değer görürdü.

İslam ahlakı ve hukukuna göre köleleri evlendirmek vacipti. Bu sebepten genellikle efendiler kölelerini cariyeleriyle evlendirir ve onları öz kızları, kardeşleri gibi görürlerdi. Öyle ki köleleri evlendikleri andan itibaren onlara cinsel manada asla ama asla bakamazlardı. Haramdı.

Bir de İslam ahlakına göre bir köle / cariye en fazla 7 sene hizmet görürdü.   7. yılını dolduran esire gerekli ödenek verilir ve mümkün mertebe ona yeni bir düzen kurdurup azat edilirdi. Genellikle evlendirilirlerdi.

Ayrıca ölümüne yaklaşan efendiler vasiyet yoluyla elinin altında bulunan kölelerinin azad edilmesini dilerdi. Yahut da bunu sağlıklarında belirtirler ve bu durumda da efendinin mirasından onlara az da olsa pay verilip, azad edilirlerdi.

Diyelim ki efendinin ortada bir vasiyeti yok ya da efendi ansızın vefat etti. O zaman da tüm köleler miras olarak yeni sahiplerine devredilirdi. Yani mal mülk olarak görülürler ve yeni sahiplerinin insafına göre hürriyetlerine kavuşurlardı.

Sonuç olarak bana göre sarayda köle olmak büyük bir lütuftu. Öyle ki bir yanda geleceğin validesi olma şansına sahip olma bir yandan da sarayın nimetleri içinde yaşama yahut da paşalarla, ağalarla evlenip darlık görmeden ömür sürme gibi imkanlara sahip olmaları açısından gerçek bir nimetti.

Siz ne düşünüyorsunuz ?



Geçmişin Hatırası Bilgiler Where stories live. Discover now