10.Bölüm: Mavi Gül

297 55 7
                                    

Keyifli okumalar...

***

Pekala, buna ne demeliydim? Aşk ve iş hayatının sonunu getiren uzun boylu, asil, zengin ve yakışıklı bir adam varken onu ne ile teselli edebilirdim?

Ripreus'un belimdeki tutuşu her geçen saniye birinin boğazını sarar gibi sıkılaşırken korsemin içinde daraldığımı hissettim. Kalabalıklaşan balo salonu yüzünden bizden on beş adımdan daha kısa mesafede dikilen çift merakla başlarını çevirmiş bizi izliyordu.

Acılı dul rolüm için fazla atılgan ve cesur olduğunu bilsem de uzanıp parmaklarımı Ripreus'un siyah kadife ceketine yerleştirdim. Onu hızla sakinleştirmem gerekiyordu. Aksi halde daha fazla dikkat çekecektik.

Öfkeli soluması başımın tepesindeki saçları hafifçe havalandırırken ''Ripreus sakinleş.'' diye mırıldandım. Kendini kontrol altına almak için başını eğdiğinden yüzlerimiz yakınlaşmıştı. Gözlerinin beni korkuttuğu, Şarlatan'ın işaretini taşıdığı için öfkelendirdiği, sabit bakışları ile yargıladığı zamanlar olmuştu. O zamanlar obsidiyen küreleri görememeyi şiddetle istemiştim. Şimdi ise gözlerini görememek sinirimi bozuyordu.

İnsanların duygu durumlarını beden dilleri belli etmese bile gözleri dışarıya vurup ele verirdi. Ruh halini yorumlamak için sadece gerilen kaslarına ve sıktığı çenesine güvenmem gerekmesi canımı sıksa da elimden geleni yapıyordum.

Ceketinin üzerinde ellerimi kaydırıp kalp atışlarına odaklandım. ''Her nasıl bir durumun içindeysen görmezden gel çünkü her şeyi mahvedersen intikamını alamazsın.''

Belimdeki parmakları tül kurdeleme gömülüp korsemi tırmaladı. ''Biliyorum.''

Ona çıkışmak yerine yatıştırıcı bir şekilde konuşmaya devam ettim. ''Sen benim ileticimsin. Kimse seni maskenle tanıyamaz, tanısa bile onlardan uzak kaldığımız sürece sorun olmaz.''

''Biliyorum.''

Dudağımı ısırdım. ''Güzel. Şimdi sakinleş.''

Avuçlarımın altında kabarıp inen göğsü daha düzenli hale gelirken ''Sakinim.'' dedi.

''Öyleyse hayalindeki kişiyi boğazlamayı da bırak.''

Maskenin üzerindeki kaşları çakıldı. ''Ne?''

''Belim.'' diye inledim. ''Boğmaya çalıştığın belimi rahat bırak.''

Ellerini ateşe dokunmuş gibi hızla çekip benden uzaklaşmaya çalışında göğsündeki ellerimi kollarına kaydırıp onu tuttum. ''Ve ani hareketlerine de dikkat edelim hele ki mor gül ve dikeni bize merakla bakarken.''

Sözlerimle geri çekilmesini durdurup bahsettiğim çifte baktı. Açıkta kalan boyun çizgisinde adem elması aşağı inip çıktı. ''Ne zamandır dikkatleri bizde?''

''Sen beni bir anda kucaklayıp kilmişim gibi sıkarak şekil vermeye çalışmaya başladığından beri olsa gerek.'' Alaycılığın sırası olmadığımı kendime tekrarlasam da kelimeden dudaklarımdan çıkmıştı.

''Üzgünüm. Ani tepkilerim ile seni şaşırttım.''

Maskenin altında gözlerimi kırpıştırdım. Onun kusurlarını böylesine hızlı kabullenmesini beklememiştim. Hemen toparlanıp gülümsedim. ''Affedildin.''

Başını biraz eğip kaldırdı. Ardından sağ elime uzanıp ön koluna yerleştirdikten sonra yeniden resmi pozumuzu almamızı sağladı. Kraliyet balosuna katılan iletici ve seçilmişi – ya da gül ve dikeni- duruşumuzu geri kuşanmıştık.

Bizi izleyen çift bir süre sonra ilgisini kaybedip kendi sohbetlerine gömülünce rahatladım. Biz gül bahçesindeki herhangi bir gül ve dikeniydik. Burada görülecek bir şey yok. Kendi işinize bakın.

ŞARLATANWhere stories live. Discover now