18.Bölüm: Kan Gülü

242 55 0
                                    

Keyifli okumalar...

***

Kaburgalarıma tekme yemişim gibi omurgam katlanıp bedenimin küçülmesine neden olurken yana doğru devrildim. Midemdeki her şey oldukları yerden memnun olmadığını belirtip boğazımdan yukarı çıkarken birileri bana bir kova uzattı.

İçimde hiçbir şey kalmayana kadar kustum. Gözlerim sulanıp boğazım yanana kadar durmadım.

Yatıştırıcı bir elin saçlarımı yüzümden çekerken sırtımı sıvazladığını hissettiğimde kulaklarım işlevini kazınıp beynime ulaşması için kelimeleri algıladı.

''Geçti kızım, her şey yolunda.''

Hilda'nın sözlerine tutunup gözlerimi yumdum. İsyankar midemin ateşkes ilan ettiğinden emin olunca doğrulup bana uzatılan şişeyi dudaklarıma dayadım. Kekik, bakır ve yosunlu su tadındaki karışıma yüzümü buruştursam da hepsini yuttum.

Kısa sürede bedenim sakinleşip işlevlerini geri kazandığında Hilda'nın evindeki şifa odası yerine ana girişin ve mutfağın olduğu alanda olduğumu fark ettim. Yemek pişirmek için kullanılan ocağın önünde seyahat ederken kullandığımız kürklü pelerinlerden birinin üzerine yatırılmıştım.

Tenimi karıncalandıran sıcaklık gözlerimi dans eden sarı-turuncu alevlere çevirmeme neden olurken göz ucuyla pencerede bir hareket seçtim. Dikkatim o yana kayınca basit ahşap çerçevenin ardındaki bedenin Ripreus'a ait olduğunu fark ettim. Hilda için bahçedeki kuyudan su çekiyordu.

İleticimin çılgın hali gözümün önüne gelince bedenimdeki kaslar ilkel bir dürtü ile kasılıp beynim kaçmam gerektiği düşüncesi ile sarsıldı. Hilda avuçlarımın arasına dumanı tüten bir yahni kasesi bıraktığında neredeyse yerimden sıçrayacaktım.

Ürkekliğimi fark edip anlayışla gülümserken elime tahta bir kaşık tutuşturup ''Önce mideni dolduralım.'' dedi. Bakışlarım sulu yemeğe çevrilirken yiyebileceğimden emin olmasam da şifacının talimatlarını dinlemem gerektiğine kendimi ikna edip kaşığımı yahniye daldırdım.

İlk lokma dilimi yaktı. Hilda bana bir parça ekmek uzatıp yanıma oturdu. ''Nasıl hissediyorsun?''

Dudaklarımı ıslatıp ifade edebileceğim kelimeler arasam da bulamadım. Nasıldım?

En sonunda ''Emin değilim.'' demekte karar kıldım.

Şifacı anlayış ile başını eğdi. Pencerenin dışından toprağa sertçe vuran kovanın sesi gelince irkildim. Hareketimi yakalayan Hilda ''Hatırlamaya başlamışsın.'' dedi.

Anlaşılan zihnimin benden gizlediği parçadan habersiz olup sonradan öğrenen sadece bendim. Bakışlarımı yer yer gri tellerin süslediği koyu renkli saçlarına çevirip yeşil gözlerini süzdüm. ''Nasıl anladın?''

Elini gelişi güzel Ripreus'un olduğu yöne doğru salladı. ''Seni getirdiğinde kan içinde ve bitkindin, çok geç olduğunu düşünmek için nedenlerim vardı.''

Ona merakla baktım. ''Seni aksine ikna eden neydi?''

Gözleri gölgelenip hoş olmayan hatıraların içine süzülmüş gibi kısıldı. ''Ondan kaçmaya çalışıyordun.'' Kelime seçiminden memnun kalmamış gibi dudaklarını aralayıp düzeltti. ''Ripreus ile canını alacakmış gibi mücadele ediyordun.''

Duyduklarım yutkunmama neden oldu. Nedense bu kısım hala zihnimde sisliydi. Açıkçası hatırlamak istediğimden emin değildim.

Hilda devam etti. ''En sonunda sana bakabilmek için seni bayıltmam gerekti.''

Hislerimi alaycılığım ile perdelemeye çalıştım. ''Ben de kan kaybından bayıldım sanmıştım.''

Sözlerimi ciddiye alıp ''Öyle çırpınmaya devam etseydin evet, çok uzun sürmeden bayılırdın.'' dedi.

ŞARLATANWhere stories live. Discover now