(...)
-Bak şu aynaya !'dedi puslu sesiyle fısıldayarak. Dudaklarını genç kızın kulağına dayayıp hafifçe yutkundu.
''İyi bak ! Bu aynada gördüğün kadın benim için doğdu. Benim için getirildi bu dünyaya. Sen benimsin Ahuzar! Ve o geçmişle olan tek...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
22.Bölüm ''Dubai'' - Part 3
04.08.2023 14:31 Bayım bu gidişleriniz sizi şiir, beni şair yapacak... Didem Madak ______________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
Zihninin içinde tonlarca gürültü, bilinçaltından sızmış nice kaos birikmişken yattığı yerde gerinerek aralamıştı ela gözlerini genç kız. Adeti olmamasına rağmen makyajla uyuduğu için kirpiklerinin birbirine yapıştığını hissediyordu. Afyonunun hemen patlamasını umuyordu. Zira bir an evvel kendini duşakabine atmak için sabırsızlanmış vaziyetteydi. Yastığa serilmiş saçlarını arkaya doğru savururken uyku mahmuru bakışlarını odanın içinde dolaştırmıştı. Dün gece yaşadıkları anlar ise yeni açılmış bilgisayarın açık kalmış sekteleri gibi yeni yeni kendini belli ediyordu. Çığlıklar, inleyişler, gülüşler... Dudakları yüzüne basan mahcubiyet kırmızısıyla birbirine baskı uygularken elaları manzaralı boydan camın önünde dikilip dışarıyı derin düşünceler ile seyreden adama takılmıştı. İrisleri heybetli bedenini fütursuzca süzmüş, alt çamaşırından başka üzerinde hiçbir şeyi olmayışı işine gelirken her kıvrımını inceleyerek yutkunmuştu. O nasıl sırt bevicdansızın oğlu? İnsan mı yedin? Peki o pazular? Münasip bir tarafından bahsetmiyorum bile! Adamın poposu bile karizmatik olabilir mi arkadaşım? Öyle popom olsun üstüne oturmaya kıyamam!
İç sesinin git gide edepsiz kısımlara ilerlediğini fark ettiğinde sessizce kıkırdayarak yavaşça doğrulmuştu yattığı yerden. Üryan bedenini üzerine ne zaman örttüğünü hatırlamadığı saten çarşafla gizleyerek sırtını yastığına yaslamıştı. Lakin bacak arasında hissettiği acıyla yüzünün buruşması bir olmuştu. Avuç içlerini yatağa yaslayıp bedenini bir miktar kaydırmıştı. Adam boş otobüste ayakta gidecek hale sokmuş bizi yazıklarım olsun! Kaşlarını endişeli bir tavırla havaya kaldırarak alnını kırıştırmıştı. Şimdi oturmakta zorlanıyorsa akşamki davette nasıl oturacaktı acaba? Üstelik Farisî denen bir iblisin yamacında! Aklında canlanan tiple dudaklarının ucuna dek gelen öğürme hissini zorlukla bastırmıştı. Kesin kapılardan zor geçecek kadar kilolu, çirkin, üzerine dün gördükleri geleneksel arap entarilerinden giyen itici bir tipti! Allah vere de yanında onu hurma dallarıyla serinleten köleleri, oturduğu altın tahtı olmayaydı! Bir de eğer yemekte yine etli pilav olacaksa ortaya büyük siniyle koyulmamasını umuyordu. Zira Farisî denen katille aynı pilavı avuçlamak son isteği bile olamazdı!
Bakışları yeniden cam önündeki kocasına çevrildiğinde sessizce iç çekerek elini yere doğru uzatmış, dün gece fırlatılan beyaz gömleği alarak sırtına geçirmişti. Hoşgeldin yaprak dökümü leyla! Ama n'apsındı canım? Yakınında üzerine giyebileceği yalnızca bu vardı! Dizilerdeki kızlar gibi saten çarşafı üzerine mi dolasaydı? Düğmelerini aceleyle iliklemiş, yataktan parmak uçlarında kalkıp hoplaya zıplaya kocasına doğru gittiğinde omuzlarına tutunarak ilkokul çocukları gibi sırtına atlayıvermişti. Maşallah oturamıyorsunuz ama hoplarken sorun yok Ahuzâr Hanım! İç ses bozuntusunun imalı laflarını duymamazlıktan gelerek bir de öpücük konduruvermişti sevdiği adamın kalın ensesine. Karan gergin çehresinde beliren uçuk tebessümle dönmüştü arkasına. Elalar zifirilere neşeyle tutunmuştu.