Anne.

1.8K 211 798
                                    

Bolymun sonunda cok korktum amk Allah yardim etsin size

Hadi hayirli salilaaaarrrr oy verirrrr misssssssiiiinjizzzzzz

-Devamı, Çağan Efe Ak'tan-

Ebru telefonu kapattığında kendi kendime ofladım. Şimdi birden ne bahane uydurup da gidecektim ? Tuana'nın sevgisini de güvenini de kazanmama bu kadar az kalmışken şimdi onun bilmediği şeylerin yaşanması kötü olmuştu. Yine başa dönüyorduk.

Tuana'nın odasında ufaktan bir volta atarak başımı ellerimin arasına aldım ve saçlarımı karıştırdım. Oflamamın ardından odadan çıkmaya karar vermişken Tuana birden odaya girdi.

Hiç, biri görür diye şüphe etmeden kapıyı kapattı. Bir de üstüne kilitledi.

"Görürler," dedim sessizce.

Tuana sinirli sinirli bana bakarken tam patlayacak gibi oldu ama birden yüzü düştü. Yüzü düştü ve kendisi de yavaşça aşağıya doğru kayıp kapının dibine oturdu. Sonra da bacaklarını kendine çekti.

Duymuş muydu ? Ama duysa kızardı. Neden böyle yapmıştı ?

Hemen yanına gittim ve onun gibi kapıya yaslanmaktansa göğsüm kapıya dönük olacak şekilde oturup ona doğru yaklaştım.

"Ne oldu ?" dedim saçlarını okşayarak.

Öyle yapmama sinirlendi mi üzüldü mü seçemedim ama birden üstüme doğru atılarak kollarını boynuma doladı ve bana sıkıca sarılıp başını omzumla boynumun arasına gömdü.

Bacaklarımı hafiften yerde katladığımda onu belinden kavrayıp kendime doğru çekerek kucağıma oturttum ve ben de ona sarıldım.

"Naz ne oldu ?" dedim tedirginlikle.

"Benden sürekli bir şeyler saklıyorsun," dedi ağlamaklı bir sesle. "Bana yalan söylüyorsun. Böyle bana sarılıyorsun, ne oldu falan diyorsun ama bir şeyler gizliyorsun," dedi.

O an bunu reddedemedim. Anlamıştı. Daha fazla yalan da söyleyemiyordum ki ? Söylesem de sanki soluma bir ağrı çöküyor, tek kaldığımda sanki bir melek beni sorguya alıyordu. Neden böyle yapıyorsun diyordu o melek. Ve ben susuyordum. Ben niye hep susuyordum ?

"Çağan," dedi Naz, benden hiç uzaklaşmak istemiyormuş gibi bana daha çok sokulup.

"Beni kandırıyorsun ama ben buna rağmen senin yanına geliyorum ya," diye mırıldandı. "Kendimi aptal gibi hissediyorum. Bütün yeminlerimi bozdurdun bana. Ben kim, birini yalanlarıyla, gizledikleriyle kabullenmek kim ? Ne yaptın bana ya," dedi.

"Yine Ebru değil mi ?" dedi ben suskunluğumu sürdürünce. Yutkundum.

"Şimdi bir şey dersem, anlatırsam beni yanlış anlarsın diye konuşamıyorum..." dedim.

"Asıl sen böyle susunca ben yanlış anlıyorum. Ya da doğruyu anlıyorum, bilmiyorum. Ama en çok da anladığım ne biliyor musun..." dedi. Sonra yavaşça geri çekildi ve bana baktı. İçeriden hâla Burak'ın sesleri geliyordu. O kadar gürültüye rağmen bile sessiz konuşuyorduk.

"Sen ona karşı hâla bir şeyler hissediyorsun." dediğinde önce dediğiyle kendime gelemedim.

"Bilmiyorum, Çağan. Ben ne yaptıysam onun yerini dolduramadım. Ve sen de onu silemedin. Hâla onu istiyor bir yanın, ben bunu görebiliyorum. Bu yüzden çok kez kendimi onunla karşılaştırdım. Hatta hatırlıyor musun, sana o benden güzel mi demiştim. Sen ona da susmuştun. Aslında konu güzellik de değildir belki." dedi omuz silkerek. "Belki de o senin için daha iyidir." dedi. Dediği şeyler beni, ben ne yaptım adlı düşüncelere ve çaresizliğe sürüklediğinde şu an o her şeyi bu kadar yanlış anlamışken nasıl çevireceğimi düşünüyordum.

DeğişimWhere stories live. Discover now