- Yalvarırım bekle!
Soluk soluğa kalmış sesin geldiği yöne kafamı çevirmemiş rüzgarın da etkisiyle dalgaları artan nehre bakıyordum.
- Misun, dur!
İsmimi duymam ile refleks olarak kafamı çevirip karşımda kendisine soluklanmak için bile fırsat vermeyen Chan'ı gördüm. Sanki karşımdaki bir yabancıymış gibi tepki vermeden bakışlarımı yeniden nehre çevirdim. Tutunduğum demir korkuluklar parmak uçlarımın hissizleşmesine sebep olmuştu.
- Yüzüme bak lütfen, bana bak. Konuş benimle!
Bana doğru resmen haykırıyordu. Senin yüzüne artık nasıl bakabilirim ki?
- Bir daha kimsenin yüzüne bakabileceğimi bile sanmıyorum.
Kendimden bile beklemediğim soğuk bir tonda söylemiştim. Vücudumda temizleyemeyeceğim bir kir varmış gibi pislik içerisinde hissediyordum. Burada bekledikçe sanki bu kir daha da artıyordu.
- Sırf bir mektup ile kolayca gidebileceğini mi düşündün?
Karanlığı delen haykırışları vücudumun titremesine sebep oluyordu.
- Daha fazla kalabileceğimi sanmıyorum. Benim için tek çıkış burası.
Aynı soğuklukla tekrar konuşmuştum. Gözlerimi nehrin hızla akan sularından bir türlü alamıyordum.
- Değil işte anlamıyorsun.
- Asıl sen anlamıyorsun. Yaşamaya nasıl devam edebileceğimi düşünüyorsun?
Sonunda bakışlarımın yönü değişmiş gözlerine bakıyordum. Titreyen sesim ile gözyaşlarım serbest kalmış görüşüm bulanıklaşmıştı.
Sadece saniyeler süren bakışmamız tepeden tırnağa utanç ile dolmama sebep olmuştu.
- Evet, anlayamam seni. Lütfen anlamama yardım et.
Nasıl anlatabilirdim ki? Vücumda dolaşan utancı ona nasıl anlatabilirdim? Onun yüzüne bakamayışımı nasıl açıklayabilirdim konuşarak.
- Mektubu okumuşsun. Neden bir de anlatmamı istiyorsun?
Titreyen sesime engel olamıyordum. Parmak uçlarım artık tamamen hissizleşmiş avuç içlerim çok üşümüştü. Şuan sıcak yatağımda yatmayı bunların hiç yaşanmamış olmasını isterdim. Ağzımdan çıkan her kelime boğazımda bir şeylerin birikmesine sebep oluyordu.
- Seninle kalmalıydım, tek dönmene izin vermemeliydim.
Bağrışları yerini ağlamaklı bir tona bırakmıştı artık. Sesindeki çaresizliği hissettikçe ben de kendime başka çarem olmadığını hatırlatmaya çalışıyordum.
Mutlu küçük bir kız çocuğu gibi yapmak istediğim o kadar çok şey vardı ki. İstediğim şehirleri, ülkeleri göremedim. Jisung'a onu sevdiğimi söyleyemedim. Belki yeni insanlar tanıyacaktım ileride. Bu hayaller o kadar basitti ki bunları gerçekleştirebilecek çok zamanım olacağını düşünmüştüm hep. Henüz bir erkek arkadaşım bile olmadı üstelik. Başkalarına karşı hep iyi bir insan olmak istedim. Ama şimdi dönüp baktığımda bir hiç uğruna kırdığım o kadar çok kalp görüyorum ki. Hepsinden tek tek özür dilerdim şuan olduğum duruma düşeceğimi bilseydim...
Korkulukları tuttuğum soğuk elimde hissettiğim sıcaklık irkilmeme sebep olurken demirleri tutan elimi hemen önüme çektim. Artık bütün hayatım tek bir elimdeydi.
- Tamam dur. Dokunmuyorum.
Chan iki elini havaya kaldırmış bir suçlu gibi bekliyordu.
- Eğer bunu yaparsan seni affedeceğimizi mi sanıyorsun?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Memories | Stray Kids
Teen FictionKendimi onların anneleri gibi görmekten alıkoyamıyorum. Ve sadece Jeongin'den büyük olmama rağmen! Benim için endişelenmelerine gerek yok, her zaman onların yanında olacağım. Hayatta olduğum sürece...