Elimi tutan küçük kız bana parmağıyla yine parkta oynayan küçük bir grup çocuğu gösteriyordu. Üstü başı yırtık olan kız bunu önemsemeden yanındaki oğlanlar ile hoplayıp zıplıyordu.
Elimi tutan kıza tekrar baktım. Sonra tekrar oynayan kıza. Bunu gerçekten farketmemiş olabilir miydim?
Tanrım! İkisi aynı çocuk. Nasıl olabilir bu? Gözlerimi ovuşturup tekrar açtığımda bir lise duvarından lisenin bahçesine bakıyordum. Zil çalıp da bir kaç öğrenci dışarıya çıktığında aralarından bir kaçını tanıyordum.
Mingi ve Jongho!
Tanrım! Yanlarında ben de vardım. Nasıl?
Duvardan okulun bahçesine atlamak için Elimi tutan küçük kızın elini bıraktığımda sanki bir dönmedolaptaymışım gibi etrafımın dönmesiyle yere kapaklandım.
Küçük kız şimdi tam tepemde dikilmiş tek kelime etmeden gözlerime bakıyordu.
Bir anda şikayet edercesine tek ayağını sertçe yere vurdu. Hissettiğim sarsıntının gerçek olmamasını diledim. Ve tekrar vurdu. Bu sefer daha şiddetli sallandığımda bir kaç ağacın yere gömülüp yok olduğunu gördüm.
- Elimi nasıl bırakırsın?! Bizi nasıl bırakırsın, nasıl unutursun?!
Kız korkutucu şekilde bağırıp ayağını tekrar yere vurdu. Bu sefer daha önce gördüğüm ağaçlar gibi ben de toprağa gömülürken bir çığlık attım.
-Misun? Kendine gel!!
Omuzlarımdan birisi beni tutup sarstığında olduğum yerden sıçradım. Elimi yüzüme götürdüğümde terden tekrar bayılacakmışım gibi hissettim.
- Duyuyor musun beni?
Kafamı halsizce olumlu anlamda salllayarak omuzlarımı tutan kişiye baktım. Beni kendime getirmeye çalışan kişi Chan'dı.
- Neredeyim ben?
Vücudumdan bütün enerji çekilmiş gibi hissediyordum. Etrafa bakmaya çalıştıkça sanki hala yer sallanıyordu. Ben de bir yandan acaba ne zaman o ağaçlar gibi toprağa gömülürüm diye bekliyordum.
- Odandasın. Sanırım... sanırım kabus görüyordun. Misun, Tanrım. İyi misin şimdi?
Gözlerimi bir kaç defa daha kırpıp etrafıma baktığımda artık yer sallanmayı bırakmış odamı daha net görüyordum.
Kafamı evet anlamında sallayıp Chan'ın bana uzattığı suyu içtim.
- Sen ne zaman geldin buraya?
- Birkaç dakika önce geldim. Korkunç şekilde kıvranıyordun. 15 saniye kadar sarsmama rağmen uyanmadın. Ne görüyordun rüyanda?
Gözlerimi yatağın ucuna çevirip düşünmeye başladım. Ben düşündükçe beynim zonkluyordu.
- Hatırlayamıyorum.
- Daha iyi misin? İstersen bir şekilde kalmaya çalışırım.
Anlamaz bir ifadeyle yüzüne bakarken o tekrar konuştu.
- Bugün Japonya'ya gidiyoruz.
- Evet, doğru. İyiyim merak etme. Mingi geldi mi?
Kafasını aşağı yukarı sallayıp konuşmaya devam etti.
- Aşağıda bekliyor.
Ayağa kalkıp son kez bana bakarak odadan ayrıldı. Ben de banyoya girip hızlı bir duş alarak aşağıya inecektim ki gelen sesler ile merdivenin kenarında her zamanki yerimi aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Memories | Stray Kids
Teen FictionKendimi onların anneleri gibi görmekten alıkoyamıyorum. Ve sadece Jeongin'den büyük olmama rağmen! Benim için endişelenmelerine gerek yok, her zaman onların yanında olacağım. Hayatta olduğum sürece...