18

9 4 14
                                    

Dün gece başımı yastığa koyduğumda yastığımı ıslatan yaşlar beni uyutmamıştı.

Dün olanları düşünmek istemiyordum. Jisung'u arkamda bırakışımı... Bilmediği bu kadar çok şey varken ona bu ümidi verme yüzsüzlüğünü yapamazdım.

Yavaşça doğrulduğum yataktan kalkıp pencereye yönelirken herkesin şirkette olduğundan emindim. Akşam geldiklerinde de odamdan çıkmazsam Jisung ile karşılaşma ihtimalimiz olmazdı.

Bahçedeki ağacın üstündeki kuşları gördüğümde onları besleme düşüncesi ile merdivenleri inerek mutfağa girdim.

Ben boş bir mutfak beklerken herkes masada oturmuş kahvaltı yapıyordu. Onlar da beni beklemiyor olacak ki hepsi birden bana bakıyordu.

- Günaydın, özür dilerim gittiğinizi düşünmüştüm.

Gözlerimi özellikle Jisung'tan uzak tutmaya çalışırken gelen ses ile başımı doğrulttum.

- Neden bu kadar erken uyandın?

Soru Seungmin'den gelmişti.

- Hiiiç.

- Bahçe koşusuna mı çıkacaksın?

Felix kıkırdayarak konuştuğunda arkamı onlara dönmüş tezgahta kırıntıları hazırlıyordum.

- Bugün evde kalıp bu anı izlemeyi çok isterdim, ah!

Minho sızlanarak kahvesinden bir yudum aldığında işimi bitirip mutfaktan çıkmıştım bile. Ne Jisung ne de ben birbirimize tek kelime etmiştik.

***

Dün gece olanları unutmaya çalışırken aklım Jongho'ya takılmıştı. Benim için değerli olan herkesten uzak kalmak o kadar zordu ki. Kalbim acı içinde kavruluyordu.

Ben bu düşünceler ile kuşlarımı beslerken Mingi bahçeye geldiğinde diğerlerinin gitmiş olduğunu anladım. Yanıma kadar yavaşça yürüyüp yanımda durduğunda gözlerimden akan yaşlara engel olamadım.

- Sence Jongho'ya anlatmalı mıyım yoksa bu bir sır olarak bizimle mi kalmalı?

Yerdeki kuşlara bakarak konuştu Mingi.

- Sırlar sadece sahibine acı verir. İnsan suçlu olduğu ya da utandığı olayları sır olarak saklar. Senin durumunda ikisi de olmamalı.

Gözlerimi bir kaç saniye kapalı tutup son yaşın da gözlerimden ayrılmasına izin verdim.

Bir süre sonra ikimiz de içeriye girdiğimizde masanın üzerinde deftere benzer bir şey durduğunu farkettim. Mingi arkamdan kapıyı kapatırken konuştu.

- Eski albümlerden bir tanesini buldum. İçerisinde görmeye değecek komiklikte fotoğraflar var.

Mingi'nin yanında yerimi aldıktan sonra kapağı açmasını bekledim. Yavaş yavaş hatırlıyordum. Mingi'nin annesi sayesinde bu albümü yapmaya başlamıştık. İlk fotoğraflarımızı o çekip bu albüme yapıştırmıştı çünkü.

İlk sayfada Mingi ve ben parkta oynarken vardık. Mingi'nin kıyafetleri ne kadar yeniyse benimkiler o kadar eskiydi. İstemsizce bir elim fotoğrafta görünen yırtık ayakkabılarımı gitti. Beni tek başıma sokaklarda bırakan anne ve babama lanet etmediğim tek bir günüm geçmemişti. Bir gün onları bulamadığıma şükredeceğimi hiç düşünmezdim ancak Tanrım, teşekkür ederim. Onları bulamadığım ve bu güzel insanlarla tanıştığım için.

Bir diğer fotoğrafta yine aynı parkta Mingi'nin omzuna elimi attığım bir fotoğrafımız vardı. O gün parkta bir kaç oğlan Mingi'ye saldırırken onları bir güzel pataklamıştım. Tıpkı rüyamda olduğu gibi. Bir dakika, ne? Evet rüyamda da bu anı görmüştüm. Aylar önce. Şuan nasıl hala hatırlayabilirdim ki?

Memories | Stray KidsWhere stories live. Discover now