2: ''İlk Randevu ve İlk Hayal Kırıklığı''

642 122 376
                                    


Jungkook

Joohyuk'un erkek arkadaşı ile tanıştığımız talihsiz gecenin ardından Taehyung, gece ansızın evi terk etme kararı almış ve sabah olduğunda çoktan gitmişti.

Güneşin doğuşunu kara bulutların arasından göremeyeceğimiz kadar şiddetli bir yağmur başladı. Rüzgarın uğultusu, yıldırımın düşmesiyle patlamaya benzer çıkan yüksek ses, Joohyuk'un haykırışlarını biraz olsun bastırabiliyordu. Çocuğu pek tanımıyordum, sanırım yirmi beş yaşındaydı. Aylak, serseri, akılsız ve hastalıklı birine benziyordu.

Dün gece, erkek arkadaşına dakikalarca, gereksiz yere bağırdıktan sonra, sabah terk edildiği haberini alınca yıkılmasını biraz gülünç buldum. Hyekyo'ya dile getirmesem ve sükûnetimi korusam bile, genç adamın, Joohyuk gibi çocuksu bir heriften kurtulmasına sevinmiştim.

Biz Hyekyo ile terasta oturup kahvelerimizi içerken Joohyuk'un annesi yanımıza geldi. "Taehyung'un neden böyle bir şey yaptığını anlayamıyorum bir türlü, Joohyuk berbat durumda."

Hyekyo olaylara mantıklı bir bakış açısı getirdi. Sanırım annesi bunu yapmakta zorluk çekiyordu. "Galiba dün gece yaşadıkları kavga ile ilgili. Taehyung kırılmış olmalı."

"Kırılmış olabilir ama pasaportunu dahi alıp gitmesine gerek var mıydı? Joohyuk bunu hak etmedi."

"Joohyuk'un neyi hak edip neyi hak etmediğini bilemeyiz, anne. Bence Taehyung'un üzerine gelmeyin."

Hyekyo'nun ellerini sıkıca tuttum. Avukat olduğunu özel hayatında da belli ediyordu; adaletli, dürüst bir kadındı.

Hyekyo'nun annesi Soojin huzursuzlandı. "Taehyung her zaman olayları abartmayı seven bir çocuktu zaten." derken, dün akşam yemekte sergilediği bütün tavırların sahte olduğunu fark ettim.

Kaşlarımı hafifçe çattım. "Dün akşam gayet sakin, uslu ve saygılı gözüküyordu." dedim, henüz genç, toy bir adamı bu şekilde eleştirmesinden rahatsız olmuştum; üstelik kendi oğlu yirmi beş yaşında olmasına rağmen sevgilisi onu terk ettiği için çocuk gibi ağlarken...

İnsanlar, sahiden etrafındakileri eleştirmekten kendi gözlerinin önündeki noksanlarını görmeye fırsat bulamıyorlardı.

"Jungkook, bildiğin gibi değil, tatlım." dedi Soojin, bana endişeyle bakıyorken. "Taehyung'u on sekiz yaşından beri tanıyorum. Her zaman psikolojik sorunları vardı. Onu yanımıza aldık, yardım ettik ancak görüyorum ki bir hiç uğruna çabalamışız. İlk fırsatta bizi bırakabilirdi. Ne yazık..."

"Anne, bahsettiğin bir köpek yavrusu değil." diye çıkıştı, Hyekyo. Öfkelendiğini hissedebiliyordum; biçimli kaşlarını sertçe çattı ve dudaklarını birbirine bastırıp, derin, hırslı bir soluk aldı. "Üstelik, Taehyung'un, size ona bakmanız için yalvardığını hiç sanmıyorum. Dün akşam gözlemlediğime göre Joohyuk'la uğraşması karşılığında, onu kullanan sizlersiniz."

Soojin konuşmak için hamle yaptı ancak Hyekyo, lafı annesinin ağzına tıkadı: "Lütfen anne, yirmi sekiz yaşındayım, bana anne ve babamın ne fıtratta insanlar olduğunu anlatmaya kalkma sakın."

"Joohyuk'un normal birisi olduğunu savunmuyorum..."

Gözlerimi tavana diktim, savunulacak bir tarafı yoktu da zaten.

"Joohyuk'u küçüklüğünden itibaren o kadar şımarttınız ki, kabından taştı artık. Her istediğini elde etme arzusu onu takıntılı birisi haline getirdi. Taehyung'u sevmiyor, şu an yukarıda ağlama sebebi de sevgi değil, sadece hırs."

"Lütfen sessiz ol Hyekyo," dedi Soojin, resmen yalvarıyordu. Joohyuk'un duyma ihtimali onu dehşete düşürmüş olmalıydı.

O an takıntılı olan tek kişinin Joohyuk olmadığını fark ettim. Annesi de hiç normal sayılmazdı.

Like California | TaekookWhere stories live. Discover now