5. Yardım Eli

13 1 0
                                    

Kadim İnanış'ın müritleri şafağın sökmesiyle beraber bir anda serpilen bir sarmaşık gibi şehrin tüm sokaklarını sarmış, buhurdanlıklarını sallayarak insanları ibadete çağırmaya başlamıştı. Buhurdanlıklardan yayılan bahar kokusunu ve kadim dilin bir kavalın ilahi ezgisini andıran tınısını takip eden birçok insan müritlerin önüne varıp diz çökmüş, başlarını birleştirdikleri ellerine dayayarak dua etmeye başlamıştı. Tüm tanrıçalardan düellonun Genç Prens'in mutlak zaferiyle sonuçlanması için yardım istiyor, bedenen yanlarında bulunan Tanrıça Gaia'ya taze sütlerini, hayvanlarını ve ziynet eşyalarını adayarak Genç Prens'i muhafaza etmesini diliyorlardı. Gaia, onların yakarışları yüzünden doğru dürüst uyku uyuyamamıştı. Yanından ayrıldıktan birkaç saat sonra James'in odasına geri dönse de onu çoktan uykuya dalmış halde buldu. Genç adam yüzü koyun uzanmış, bir kolu yatağın kenarından aşağı sarkmıştı. Biraz da bencilce bir hisle içten içe uyanmasını isteyerek kolunu kaldırsa da James yatakta hafifçe kıpırdanıp kendine daha rahat bir pozisyon bularak uyumaya devam etti. Gaia, ondan umudu keserek bir sandalyeye tünedi ve masada bir başına boynu bükük bırakılmış şaraba arkadaşlık etmeye karar verdi. Tatlı meyve şarabı, boğazını hafifçe yakarak midesine doğru yol alırken James'in bu kadar güzel bir şaraptan neden yüz çevirdiğini merak etmeden edemiyordu. Belki de içmek pek adeti değildi. Gerçi düşününce onu pek bir şey yerken de görmediğini fark etti. Gaia'nın ondan farklı olarak hayatta kalmak için yemek yemeye ihtiyacı yoktu. Buna rağmen oldukça iştahlıydı. Günde en az iki öğün yer, tatlı yeme fırsatını mümkünse her bir öğünden sonra değerlendirirdi. Yalnızca denk gelmemiş olmaları elbette ki mümkündü. Üstelik James, açlık çektiğine dair herhangi bir emare de göstermiyordu. Şimdi kendisine dönük olan yüzü yeteri kadar sağlıklı gözüküyordu. Bir yanağında yastığın izi çıkmıştı ve dudakları hafifçe aralıktı. Tanrıçalar doğaları gereği insanları uzaktan izlemeye, hatta onları seyrettikleri mesafeden hayatlarında ufak tefek kaoslar yaratıp seyir zevkini arttırmaya aşina ve alışık olduklarından gecenin bir yarısı onu dikizlemeyi yeterince garip bulamıyordu. Yine de geleceğe yaptığı tatil amaçlı bir gezisinde insanların beyazperde denen o harikulade şeyi keşfetmesini daha yerinde bulmuştu. Sürahinin dibinde kalan son birkaç damlayı zar zor bardağa düşürdüğünde şafak henüz söküyordu ve gece yalnızca yatak dualarında anılan adı şimdi sokaklarda çığırılmaya, kulaklarını çınlatmaya çoktan başlamıştı. Alkolün vücuduna yaydığı keyif verici sersemliğin tadını çıkarması oldukça güçleşmişti. İnsanlar sefil hayatlarının bir nebze olsun güzelleşebilmesine dair tüm umut ve hayallerini önce Genç Prens'e, sonra da kendisine bağlıyordu. Omuzlarına yüklenen bu sorumluluğun haksızlık olduğunu düşünüyordu kimi zaman. James'i buraya getirdiğinden beri kendini, yapabileceklerinin sınırlarını sorgulamadığı tek bir an dahi olmamıştı. Sahiden de söylendiği gibi kutlu görevinde sonuna kadar onun yanında olup yolu ona kolaylaştırabilecek, onu musibetlerden sakınabilecek miydi? Bir tanrıçanın bir faniyi sakınmasından kolay şey yoktu esasında. Tabii söz konusu sıradan bir fani olsaydı geçerli olurdu bu. Oysa mevzubahis olan kişi doğmadan önce dahi hizmetkarları ve düşmanları olan, ölümle gidişi de gelişi kadar arzulanan biriydi. Onun bundan henüz haberi yoktu belki, ama yalnızca birkaç gün sonra diyarda nefes alan tüm mahlukların öncülerinden oluşan Ortak Masa toplanacak ve onun akıbetini konuşacaktı. Kimin sandalyesini devirip düşman kesileceğini, kimin naz yapıp kimin diz çökeceğini önceden tahmin edilse de Gaia bizzat orada bulunarak görecekti olacakları. Hangi düşmanlar yola getirilebilir, hangi dostların arkasında bir hançer gizlidir anlamak için gözünü kulağını açık tutacaktı. Bir anlık dalgınlığına bağlıymış gibi hissediyordu her şey. Dikkatinden kaçıracağı bir bakış, kulağının işitemediği bir fısıltı tehlikeye atabilirdi prensi ve beklenen istikbalini. Üstelik öyle beceriksiz, öyle aptaldı ki o zavallı şövalyenin bir aptallığa kalkışacağını hissettiği halde önlemek için hiçbir şey yapmamıştı. Yetersizlik hissi bir karabasan gibi çökmüştü üstüne. Ayağa kalktı ve yaylana yaylana yatağın kenarına kadar yürüyüp yere çöktü. Kendisinden daha yetkin birine başvurmanın zamanının geldiğini hissediyordu. Başını yatağın kenarına dayadığında James'e vücudunun sıcağını duyacak, soluğunu hissedecek kadar yakın olduğunun farkında olarak duasını sessiz ve kıpırtısız bir şekilde tamamladı,

Unutulacak Bir HikayeTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang