Bahar Rüzgârı | GİRİŞ 🍀

75 6 14
                                    

Antalya, 2005

Kapı her akşam olduğu gibi kırılırcasına çalmaya başladığında küçük kız daha bir yaşını bile doldurmamış olan erkek kardeşine çevirdi bakışlarını. Ne durumda olduğunu kontrol etmek istiyordu. Erkek kardeşi huzurla oyun oynuyordu elindeki oyuncağıyla. O da alışmıştı bu rutine. Kapıdakinin kim olduğunu annesi ve kardeşi de biliyordu ancak ikisinde de korku yoktu. Her akşam oluyordu çünkü bu.

Annesi, erkek kardeşini güzeller güzeli kızın kucağına verdi hemen ve onları yatak odasına doğru hafifçe itekledi. Normalde böyle yapmazdı. Neden şimdi onları gönderiyordu ki? Küçük kız kucağında kardeşiyle annesine endişe dolu gözlerle baktı.

"Git Lina! Dolaba saklanın," dedi annesi melek gibi sesiyle. Annesi gülümseyince onun sözünü tutarak yatak odasına hızlı adımlarla gidip dolaba saklandı.

Küçük kız her gece yatmadan önce annesinin mutlu olabilmesini diliyordu. Babası olacak o pislik her akşam annesini dövüyordu çünkü. Hiçbir zaman annesinin yüzündeki ve vücudundaki morluklar iyileşmiyordu. Annesi daha iyi bir adamla olmayı hak ediyordu. Annesi mutlu olmayı hak ediyordu. Onu gülümserken gördüğü her sefer de kendisi de mutlu oluyordu. Annesinin çok güzel bir gülümsemesi vardı çünkü.

İçerden babasının sinirli seslerini ve tokatlarının çıkardığı sesleri duyduğunda da Allah'a dua etmeye başlamıştı çoktan. Allah'ım lütfen o adam gitsin, rahat bıraksın bizi.

"Neden sevmedin ulan beni? Neden?" diye bağırdı babası. Küçük kız anlayamayarak kaşlarını çattı. Annesi, babasını nasıl sevebilirdi ki? Seni günden güne bitirip tüketen bir şeye nasıl bağlanabilirdi bir insan? Küçük kızın aklı bunu almıyordu.

"Neredeler? Sakladın mı onları? Niye? Yaptığın orospuluğu anlamasınlar diye mi? Annelerinin nasıl beni boynuzladığını bilmesinler diye mi? Yürü ulan! Yürü dedim!" Babası bağırdığında yere bir şey düştü ve küçük bir çığlık sesi geldi. Annesi düşmüş olmalıydı. Sonra yatak odasının kapısı açıldı. Küçük kız, kardeşini koruma içgüdüsüyle dolduğu için onu iyice göğsüne bastırdı.

Dakikalar boyunca dolabın aralığından annesinin vücudunda geçici izler bırakmasını izledi kız. Onun ruhunda ise kalıcı izler kalıyordu annesine gelen her darbeyle. Keşke annesi izin verseydi de babası sadece küçük kızı dövseydi. Onlar kaçsaydı keşke. Küçük kız bütün fiziksel acıyı göğüslemeye hazırdı. Ancak şimdi gördüğü manzara göğüs kafesini sıkıştırıyordu. Vücudunun morluklarla dolu olmasını tercih ederdi. Nefes alamıyordu ve bunun dolapta olmasıyla alakası yoktu. Annesini ve kardeşini kendinden çok seviyordu küçük kız. Onlardan herhangi birine olan kötü şeylerde kız hep böyle hissediyordu. Çok kötü bir histi bu. Bir an önce bu acının bitmesi için dua etti. Annesine gene sarılarak uyumayı istiyordu. Onun acılarına sarılıp, onları iyileştirmek istiyordu. Gözleri doldu. Annesi hiç ses çıkarmıyordu babası ona vururken. Ona yardım edebilmek için can atıyordu kız. Ancak annesi eğer istemeseydi ona dolaba girmesini söylemezdi. Bu yüzden sessizce durdu ve izlemeye devam etti.

Babası annesini son bir tokatla yatağa düşürdüğünde son gördüğü annesinin savrulan sarı saçları olmuştu. Annesine hiç benzemiyordu. Onun meleksi güzelliğine benzeyebilmek istemişti hep küçük kız.

"Artık buna son veriyorum," dedi babası. Yatağın yanındaki komodinin alt çekmecesinden bir şey aldı. Aldığı şeyin gümüş gövdesi lambanın altında parladığında küçük kız nefes almayı unutmuştu. "Seni de alıyorum benimle."

Babası ilk kurşunu annesine sıktığında küçük kız hayatının bundan sonra aynı olmayacağının farkında bile değildi. Kız gözlerini kocaman açmış şaşkınlıkla bakmaya devam ederken babası durmadı, kurşun sıkmaya devam etti parlak tabancasıyla. Küçük kız saymıştı, toplam beş kurşun sıkmıştı annesine. Sonra dolaba doğru döndü. Tabancasını şakağına dayadığında kapakların aralığından kızının gözlerine baktı son kez.

"Özür dilerim," dedi ve tetiği çekti.

Lina, kucağından kardeşiyle birlikte dakikalar sonra dolaptan çıktı. Annesinin yatakta kanlar içinde kalmış vücudundan gülümseyen suratına kadar her şeyi aklına kazıdı. Melek yüzlü annesi gerçekten melek olmuştu. 

———

Merhaba, çok uzun zaman oldu. Bahar Rüzgârı şimdi güncellenmiş haliyle yeniden karşınızda. Eski okuyuculardan birileri kaldı mı emin değilim fakat umarım buralarda bu kurgumu okumak isteyen birileri çıkar. Lina'nın hikayesi benim için çok duygusal ve çok içten bir hikaye. Büyük kitlelere ulaşır mı bilmem ama bunu temenni ediyorum. Çünkü Lina'nın dünyasını okumayı herkes hak ediyor. Bahar Rüzgârı'nı arkadaşlarınıza, çevrenize önerip bana destek olursanız çok sevinirim. İlk bölüm çok yakında gelecek ❤︎ 

Bahar Rüzgârı için yeni bölüm beklerken eğer güçlü bir kadının hayatını okumak isterseniz profilimde yeni tamamlanan İTAAT adlı hikayeme göz atabilirsiniz!

Bahar RüzgârıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin