43. Bölüm

2K 114 35
                                    

Ankara'nın karlı bir gününe daha merhaba demiştik. Bugün pazar günüydü. Bu yüzden sabahın erken saatinde kalkmamıza gerek yoktu.
Saat henüz sabah dokuz'du. Açıkçası içim biraz buruk uyanmıştım. Yatakta oturur pozisyonuna gelerek pencereye baktığımda, her taraf beyaz karlarla örtülmüştü.

Boynumu her iki yana kütleterek ayağa kalktım ve lavaboya girdim. Bir süre, aynadan sadece kendimi izledim. Artık tek değildim. Benim bakmam gereken bir kızım vardı. Kimilerine göre baba olmak için çok genç bir yaştaydım ama hayat beni daha çok küçük yaşta olgunlaştırmıştı. Bunu ise kimse bilmiyordu.

Küçücük bir çocuk iken, babam dışında kimseye nazım geçmezdi. Bu yüzden kendi kendimi büyütmek zorunda kalmıştım. Dedem ve babaanneme ise her zaman minnettar kalacaktım. Ama onlarda vicdan azabından dolayı benimle bu kadar ilgilenmişlerdi.

Yoksa on iki yaşına kadar bir kez dâhi görmediğim kişiler, bir anda bana torunum demişlerdi. Sevgi vermişlerdi. Bu biraz suçluluk psikolojisinden de kaynaklanıyordu. Çünkü babama yaptıklarından dolayı pişmanlardı.

Bazen babamı hatırladıkça, içimden dedemlere kızma isteği geliyordu. O sadece bir kızı sevmişti. Doğrusu yanlışı kendineydi. Sırf onların dediğini yapmadığı için herşeyden men ederek cezalandırmışlardı. Hâlbuki arkasında durmalılardı. Ailede demek bu değil miydi?

Ama her zorluğa rağmen babam acısıyla tatlısıyla sevdiği kadını hiçbir zaman bırakmamıştı. Bende Burak'ı bırakmayacaktım. Eğer beni de babam gibi herşeyden men edeceklerse, etsinlerdi.

Artık herşeyi içime atmaktan boğulmuştum. Bunca pisliğin, yalanın, nankörlüğün döndüğü bu yalan dünyada sadece bir insanı sevmiştim. Eğer bu yanlış ise, ben bu yanlışa razıydım. Sonuç hayal kırıklığı bile olsa, en azından 'Ben çabaladım' diyebilmeliydim.

Hergün daha iyi olmaya ve daha çok sevmeye devam edecektim. Kendime yakışanı yapacaktım.Elimi yüzümü yıkadım. Havluyla kuruttuktan sonra, dolabıma geçtim. Kalın gri bir kazak ve siyah kot pantolon çıkardım kendime.

Dün halam ile konuşmuştum. Bugün ise dedemlere Burak ile bir ilişki içinde olduğumu söyleyecektim. Burak'ta ailesine söyleyecekti. Her ne kadar dedenlere birlikte açıklayalım dese de, ona kıyamadım. Belli olmazdı. Yanlış bir kelime kullanırlardı. Bu sefer vicdan azabı çekerdim.

Açıkçası bu konuda, dedem ve babaannemin tepkisini bilmiyordum. Kapalı bir kutu gibilerdi. Her an bir sürpriz çıkabilirdi. Bu sürpriz ya canımı yakacaktı. Yada beni dünyanın en şanslı torunu yapacaktı. Bu bilinmezliğin içinde oflayıp, elime telefonumu aldım ve halama mesaj attım.

Ben: Halacım ben daha fazla dayanamıyorum. Gidip herşeyi açıklayacağım.

Mesaj attıktan sonra yatağıma geçip oturdum. Gözlerim yaşarınca telefondan Burak ile fotoğraflarımı açtım. Birbirimize söz vermiştik. Meltem'i beraber büyütecektik. Dedemler her ne karar verirse versinler, babam gibi sevdiğimden ayrılmayacaktım. Çünkü ben babamın oğluydum. Elimi kaldırıp, gözyaşlarımı sildiğimde, telefonumun ekranı yanıp söndü.

Halacım: Kuzum, sen ne karar verirsen ver. Ben her zaman arkanda olacağım. Birde bekle, ben Ada'nın mamasını vereyim hemen geliyorum

Ben: Seni çok seviyorum hala, iyi ki benim halamsın 🥺🥲

Halacım: 😍🥲

Buruk bir gülümseme dudaklarımda belirdi. Allah kahretsin. Sevgi bir bütün değil miydi? Neden biri övülürken, diğeri yargılanıyordu?

Neden birine şiirler yazılırken diğeri hor görülüyordu?

GözYaşı Where stories live. Discover now