7. Bölüm

198 15 13
                                    

Önceki bölümden,

Gösterdiği koltuğa ilerledim ve oturdum. O da karşıma oturdu ve bir süre bana bakıp konuşmaya başladı.

"Neden Sali'yi sokakta gördükten sonra kaçıp gittin? Ve şu an neden buradasın? Kim gönderdi seni? "

Pekala, bu adamın bu kadar soru sormasından pek hoşlanmış değildim.

"Kaçmasam bana zarar vermeyecek miydiniz? Ayrıca neden bu arada olduğum seni ilgilendirmez. Kimse göndermedi. Seni hayatımda ilk defa gördüm."

Cevapladığım soruları dinlerken yüzü gergin bir hal aldı.

"Yalan söyleyip söylemediğini nereden bilebilirim! Ayrıca benimle düzgün konuşmalısın ufaklık!"

"Ne yalan söyleyeceğim be! İster inan ister inanma. Ayrıca sana yetecek seviyede düzgün konuştuğumu düşünüyorum. Teşekkürler."

Önümdeki adamın git gide morarmasını keyifle izliyordum. Fakat sanırım beni güzel şeyler beklemiyordu. Şey, biraz fazla sinirlendirmiştim galiba. Pekala biraz gerilmiş olabilirdim, çünkü ayağa kalkıp bana doğru ilerlemeye başlamıştı.

"Bak velet! Geldiğin yerdeki anlayışlı insanlara benzemem. Ya şu an doğruyu söylersin, ya da ben o bilgiyi senden söke söke alırım. Seçimini yap."

Geldiğim yerdeki anlayışlı insanlar mı? Bu adam fazla hayal kuruyor olmalıydı.
Kimse bana karşı anlayışlı olmazdı. Ben görünmezdim. Umursanmazdım. Aşağılanır, sözlü veya fiziksel herhangi bir şiddete layık görülürdüm. Anlayışlı insanlar böyle mi olurdu?

Karşımdaki adam cevap vermememe sinirlenerek yakamdan tutup kaldırdı.

"Pekala velet, sanırım bilgiyi kendim alacağım. Sen bilirsin."

" Ne bilgisi be adam! Bir şey bilmiyorum ben ya! Bıraksana be!"

Dediklerime aldırış etmeden kapıyı açtı. Kapının önündeki Rüzgâr'ı görünce duraksadı.

"Patron Arın'ı niye öyle tutuyorsun ki, kötü bir şey yapmaz o."

Bu çocuk bana bir gecede nasıl bağlanmıştı bilmiyordum. Gözleri dolmuştu! Patron dedikleri, Rüzgâr'ın yüz ifadesini gördüğünde bir yumuşadı. Fakat kısa sürede eski haline döndü.

"Tanımadığın insanlara bu kadar güvenmemen gerektiğini kaç kere söyledim. Beni dinlemeyip sürekli başına iş alıyorsun."

Rüzgar duraksadı. Kırılmış bir ifade ile baktı ona. Sanırım yanımdaki adam yarasını deşmişti. Fakat o da pişman olmuş gibi duruyordu. Rüzgâr ondan daha önce görmediğim bir soğuklukla söze girdi.

"Hatırlattığın için teşekkürler Vaha. Sana yük olduğumu bilmiyordum."

Şu anda hiç sırası değildi ama ismini öğrendiğim için sevinmiştim.

Vaha merdivenlerden inip kaybolan Rüzgar'ın arkasından pişmanlıkla bakıp bana döndü. Az önce yaşanan konuşmadan dolayı sessizleşmiştim. Vaha sabır diler gibi bir şeyler mırıldandı.

"Bak velet. Kim olduğunu söylemezsen sana güvenip buraya seni sokamam. Eğer biri ile iş birliği yapıyor olup da söylememeye devam ediyorsan sana zarar vermekten kaçınmam. Anlıyor musun?"

Cidden! İki saattir bu konuşmayı yapamamış mıydı yani? Tek istediğim düzgünce konuşmasıydı. Bana nasıl davranırsa ben de ona öyle davranırdım sonuçta.

"Peki tamam. Aslında.. ııı.. ben evden atılmış bulunmaktayım. Yani tam olarak değil sanırım iki gün falan ama orası pek sevmediğim bir yer o yüzden geri dönmeyi düşünmüyorum. Ve kimseyle de anlaşma yapmadım. Yemin ederim! Seni ve topluluğunu hayatımda ilk defa gördüm. Zaten parkta uyurken denk geldik yani heheh."

Vaov. Uzun cümle kurmuştum. Vaha söylediklerimi tartar gibi yüzüme bakıyordu. Gülümsedim. Tatlı olduğunu var sayarak tabii. Ah! Tabii ki de umursamadı.

"Peki. Dürüst olduğun için teşekkürler Arın Balcı."

Ne yani bu adam beni mi deniyordu. Cidden şu an boğmak istiyordum sanırım.

"Ya madem biliyorsun be adam! Niye soruyorsun iki saat dil döktüm şurada! Of"

Sırıttı ve aşağı inerken konuştu

"Seni denemiştim. Babanı tanıyorum. Kendisiyle çözülmemiş problemlerimiz var. Umarım onun tarafında değilsindir Arın."

Vaha gözden kaybolurken ben babamla ne tür bir problemleri olabileceğini düşünüyordum. Babamın da pek masım işler yürüttüğünü sanmıyordum fakat pek de bir bilgim yoktu. Fakat pisliğin teki olduğu barizdi.

Düşüncelerime kısa süre ara verip kaldığım odaya indim. Bir süre kapının önünde bekleyip Rüzgar'a ne diyeceğimi düşündüm. Ve içeri girdim. Rüzgar yatağında yastığına sarılmış oturuyordu.

"Rüzgaaar. Yanına oturabilir miyim biraz?"

Bana bakıp hafif bir tebessüm etti. Bu çocuğa kısa sürede kesinlikle ısınmıştım. Bir kere çok tatlıydı!

"Tabii ki otur Arın'cım. İzin almana bile gerek yok"

Aldığım cevapla hemen yanına zıplayıp sarıldım.

"Az önceki patron dediğiniz odun adamın ne ima ettiğini pek anlamadım -Sonradan pişman oldu galiba ama bu onu tabii ki haklı çıkarmaz- anlatmak ister misin?"

Arın çekingen bir ifade takındı ve yerine biraz daha sindi.
Sanırım anlatmaya hazır değildi. Bunu görebiliyordum. Onun bana güvenmesi için biraz sabırlı olmalıydım. Çünkü cidden ilk defa arkadaş edinme fırsatım oluyordu.

"Anlatmaya hazır değilsen seni beklerim Rüzgâr sorun yok. Ama üzgün olduğun için yanında kalmak istiyorum. Konuşmamıza gerek yok."

Rüzgâr gülümseyip omzuma başını yasladı. Ben de ona sarıldım. Bir süre sonra, ikimizin de uykusu ağır basmış olmalı ki. Güzel bir uykuya daldık.













_____

Dedim ki 6 Şubat'ta bölüm atayım. Sanırım depreme yakın bir zamanda ilk bölümü atmıştım yine. Neyse işte.

Benim gibi depremi yaşayan, iliklerine kadar hisseden canlarım. Üzülüyorsunuz, içinizde geçmeyen bir sıkıntı var biliyorum. Bu günün ne kadar travmatik olduğunu çok iyi biliyorum. Ama toparlanıp kendimize gelmemiz gerek. Acele etmeyin. Yavaş yavaş iyileşeceğiz.
Kaybettiğimiz kişiler var. İlla ki vardır. Bu acıyı hiç atlatamayacak olsak bile onunla yaşamayı öğreneceğiz. Belki hep kanayan bir yara olarak kalacak zihnimizde. Ama önümüze bakmalıyız öyle değil mi?

Ayy, neyse. Sizi seviyorum dostlar 🫡 umarım bölüm saçma gelmemiştir. Hoşça kalııın. Sevgilerle
🐢







SAKLI KUTU (Mpreg)Where stories live. Discover now