8. BÖLÜM

112 16 0
                                    

Rüzgâr gülümseyip omzuma başını yasladı. Ben de ona sarıldım. Bir süre sonra, ikimizin de uykusu ağır basmış olmalı ki. Güzel bir uykuya daldık.
__

Yaklaşık on dakika kadar uyanmıştım fakat Rüzgar'ı uyandırmamak için hareket etmemiştim. Fakat bu çabam onun uyanması ile beraber son buldu.
"Arın? Uyanmış mıydın sen?"

"Çok uzun süre olmadı. Senin uyanmanı bekliyordum."

"Aa.. beklettiğim için kusura bakma."

"Sorun değil Rüzgar. Biraz dışarıya çıkalım mı?"

Yüzü birden sıkıntılı bir ifade alınca ne olduğunu anlayamadım.

"Off, sen de haklısın ya ben yeni geldiğini unutup etrafı gezdirmedim sana. Hadi çıkalım o zaman. Hehe"

Buna takılması komik geldiği için kıkırdadım. Daha sonrasında dışarıya çıkmak için hazırlandık. Rüzgar bana kıyafetlerinden ödünç verdi ve kendisi de tatlı bulduğum bir tulum giydi.

"Ee.. sizin patron çıkmamıza da kızmaz herhalde. Değil mi?"

"Kızmasına alıştık zaten. Vaha'ya bakacak olursak her şeye kızıyor. E tabi ben takmıyorum."

Yanıtına güldüm ve kapıya adımladım. Tabii ki bizi ilk karşılayan şey merdivenler oldu. Bu yapı o kadar eskiydi ki asansör bile yoktu.
Merdivenlerden inerken birkaç kişi Rüzgar'ı saygı ile selamladı. Rüzgar ciddi olmamasına rağmen oldukça saygı duydukları biri olmalıydı.

"Herkes sana saygı ile bakıyor. Bu kadar saygılarını kazancak ne yaptın?"

Hafif bir kıkırtı bıraktı ve konuştu.

" Pek ciddi görünmesem bile çoğu kişiye yardımım dokunmuştur. Ayrıca kavga sırasında da fena değilimdir. Tekmelerim kuvvetlidir."

Açıkçası söylediklerine şaşırmıştım. Onun gibi birinden kavgacı profili beklemiyordum. Belki de gereksiz ön yargımı bir kenara bırakmalıydım.

"Vay be. Ben dövüşme konusunda pek iyi değilimdir. Ama iyi koşarım.

Dediklerime güldü. Bu sırada çıkış kapısına gelmiştik. Konuşmamız sırasında yine birçok kişiyle selamlaşmıştı, haliyle biraz uzun sürmüştü yetişmemiz.

"Şimdiiii, Arın bey. Malikanemizden çıkış yaptığımıza göre, nereyi merak ediyorsan oraya gidebiliriz."

Etrafıma biraz göz attıktan sonra evin solunda kalan yokuşun ardındaki denize gözlerim takıldı. Açıkçası denize bayılırdım. Denizin dalgalarına bakaren huzuru bulurdum. Buna tezat olarak, kaybolmuş gibi hissettiğim de olurdu. Denizin bu çekici tezatlığı beni mest ederdi. Çok düşündüğümü fark ederek konuştum.

"Şuradaki denize yürüyelim mi? Çok güzel duruyor."

"Aaaa! Çok güzel olur! Ben de kumlara vuran güneşin yakıcı sıcağını çok severim. Biraz mazoşistim herhalde Fakat orası şehrin kalabalığına tezatla çok ıssızdır. Yine de gitmemiz sorun olmaz.. tabii yakalanırsak Vaha bizi haşlar. Pek tekin değil çünkü hehehe."

Tanrım.. bu çocuk 20 saniye içerisinde nasıl bu kadar fazla konuşabiliyordu.. Ona şaşkınlıkla baktım.

"Peki.. biraz oraya gidip biraz otururuz o zaman. Çok kalmamıza gerek yok."

"Peki o haldeeee.. yeni rotamız sahil yoludur. İyi yolculuklar dilerim."

Yokuştan inmeye başladık. Yol boyunca genellikle Rüzgar, arada sırada benim konuşmamla sahilin gözüktüğü sokağa geldik. Cidden burada kimsecikler yoktu. Sadece arada bir yoldan geçen arabalar vardı. Açıkcası burası oldukça hoşuma gitmişti. Sıkıldığımda geleceğim bir yer bulmuştum. Tabii ki Rüzgar'ın bunu bilmesine gerek yoktu.

"Burası cidden çok güzelmiş.. beni getirdiğin için teşekkür ederim Rüzgar."

Gerçekten bir süredir kırık olan ruhuma burası iyi gelmişti. Zaten denize  ne zaman gelsem kötü olayları bir süreliğine unutup hayattan soyutlanırdım. Rüzgar anlayışlı bir ifadeyle bana baktı ve neşeyle konuştu.

"Ne demek arın! Mutlu olmana sevindim. Geldiğinden beri çok üzgün duruyordun. Deniz gerçekten ruhuna iyi geliyor olmalı."

"Evet, denizi çok severim. İnsanı rahatlatıyor."

Denizi sevdiğimi söylemiş miydim?

"Vaha'da denizi çok seviyor. Ona ulaşamayınca hep sahile geliriz. Her zaman aynı yerde olur. Birbirinize bu açıdan benziyorsunuz sanırım."

Sinirli patronlarına benzemek en son isteyeceğim şeydi. Bu düşüncen için teşekkürler Rüzgar, fakat öyle olduğunu pek sanmıyorum.
Rüzgar ile uzunca bir süre daha konuştuktan sonra  havanın kararmaya başlamasıyla eve dönme vaktinin geldiğini anladık ve geri döndük. Apartmanın önüne geldiğimizde çetedeki adamları telaşlı bir şekilde görmek Rüzgar'ı edişelendirdi.
Onun ötesinde sinirli bir Vaha ve endişeli bir Sali'yi görmek bizi daha da şaşırttı.
Rüzgar kalabalığa ilerlemeye başladı ve telaşlı bir şekilde konuştu.

"Patron! Sali! Herkes neden bu kadar telaşlı? Bir şey mi oldu? Söylesene!"

Yine hızlı hızlı konuşmuştu. Vaha onu fark edince sinir ile karışık bir rahalama ifadesi ile Rüzgar'a baktı.

"RÜZGAR! Siz neredesiniz sabahtan beri!"

Rüzgar kabız olmuş gibi bir ifadeyle ona baktı. Sanırım birilerine haber vermeyi unutmuştu..

__________

Evet. Bu sefer kısa bir bölüm olmadı. En azından benim üşengeçliğime göre. Uzun süre beklettim ama bu hep böyle devam edecek galiba. Bölüm yazmak her zaman içimden gelmiyor. Size çok çok sabırlar dilerim. Bir sonraki bölüm görüşürüüüüz!

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 13 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

SAKLI KUTU (Mpreg)Where stories live. Discover now