17. Bölüm

87 11 27
                                    

Bazı insanlar hayatınıza bir güneş edasıyla doğabilirler. Belki de kapkaranlık olan hayatınız bir anda aydınlanabilir. Tıpkı bir güneş gibi..
(1 Ay Sonra)
Telefonum birçok kez titremeye başlamıştı. Bağdaş kurup oturduğum koltuktan bacaklarımı yere uzattım masada titreyen telefonumu elime aldım. Bildirimler Uraz'dan gelmişti, bildirime tıkladım ve yazdığı mesajları teker teker okumaya başladım.
Gün ışığım:Güzeliim Günaydın sevgilim(13:23)
Gün ışığım:Bugün kendini nasıl hissediyorsun? İyi uyuyabildin mi? Seni çok özledim,(13:25)
Gün ışığım:Beni merak ediyorsan eğer ben iyiyim. Yurt dışında da çekimlerim iyi gidiyor, neredeyse bitti biliyor musunn son kez son düzenlemeleri yapıp yayınlanacak sanırsam..
Gün ışığım:A şey orada saat kaç oluyor? Burada sabah 11.26 şuan.(13:26)

Çekimleri neredeyse bitiyormuş bu haberi duyunca çok sevinmiştim. Klibi yurt dışında çekmeleri de ayrı bir güzel olur diye düşündüm. Bir kaç dakika sonra düşüncelerimi bir kenara bıraktım ve hızlıca cevap yazmaya başladım.

Siz:Tünaydın sevgilim burada saat şuan 13.27,
Siz:Bende iyiyimm iyi uyuduğum için kendimi iyi hissediyorum nedense fazla enerjik ve mutlu hissediyorum.
Siz:Bende seni çok özledim. Hemde çokk çabucak gel bakayım ordan yaa (:
Anında çevrimiçi olmuştu. Böylece kafamı daha çok ekrana gömdüm.
Gün ışığım:Sözz çabucak gelicem sevgilim, hatta tam belli değil aslında ama iki gün sonra senin yanında olacağım..
Siz:İki gün sonra mıı? Sen ciddi misinn ay çok sevindimm
Gün ışığım:Evett gelicem az kaldı güzelimm
Siz:Heyecanla bekleyeceğim ozamann
Gün ışığım:Benim bir kaç işim var şuan sonra yine sana yazsamm?
Siz:Pekii tamam sevgilim sonra yine konuşuruz kendine çok dikkat et,
Gün ışığım:Sende kendine çok dikkat et, görüşürüz güzelim<3
Uraz çevrimdışı olmuştu.
Telefonumu masaya bıraktım, gözlerim pencereye kaydı bir süreliğine, 1 ay gitmesine rağmen ne kadarda özlemiştim onu? Keşke hemen gelseydi.. Gözlerimi pencereden tekrar masada duran telefonuma çevirdim. Telefonumu elime aldım ve telefonda gezinmeye başladım. Gözlerim telefondan ayrılmazken üste düşen bildirime takıldı gözlerim. Mina'dan gelmişti bildirim.
Gelen bildirime tıkladım ve mesajları okumaya başladım.

Mina'mm: Güzelimm
Mina'mm: Nasılsın bitanemm
Mina'mm: Çok görüşemiyoruz bee iyisin değil mii??
Mina'mm: Hiç bana da yazmıyorsun hee ):
Mina'mm: Unuttun mu beni yoksaa
Mina'mm: Kırılırım ama bak..
Mina'mm: Ben seni çok özledimmm
Mina'mm: Bi yerlerde buluşmaya ne dersinn
Mina'mm: Hiç sesin soluğun da çıkmıyor en iyisi buluşalım.
Mina'mm: Tabii Eftelya hanım cevap yazarsa,

Mina'dan bir ton mesaj gelmişti hepsini şimdi yazmıştı.

Mina'mm: Birde görüldü atmasan çok güzel olcaktaa

Doğru ya görüldü atmıştım. Klavyeyi açtım ve mesajımı yazıp gönderdim.

Siz: İyiyim bişeyim yok, ve seni unutur muyum ben yaa aşk olsunn
Siz: Bende seni çok çok özledimmm
Siz: Tabii buluşabiliriz ben müsaitim.
Siz: İstersen bizim evin oraya yakın bir kafe vardı, orada buluşabiliriz.
Mina'mm: Tabi kii olabilir buluşalım yer farketmiyor güzelim gelirim ben bi yarım saate, çıktığımda sana yazarımm
Siz: Tamam pekii görüşürüzz💗
Mesajıma kalp ifadesi koymuş ve o da benim gibi çevrimdışı olmuştu.

Üstüme güzel bişeyler giyindikten sonra evden çıktım ve Mina'ya mesaj atıp kafeye doğru hızlı adımlarla yürümeye başlamıştım. Kafeye yaklaştığımda ise tanıdık bi sima ile karşılaştım. Buz mavisi gözleri ve gözlerine uyumlu kazak ve altına krem bir pantolon giyinmiş olan Mina ile.
Mina ile aynı anda kafeye gelmiştik. Bana sıkı sıkı sarılmıştı ve bende ona sarılmıştım, geri çekildikten sonra gülen gözlerle bana bakıyordu.
"Seni çok özlemişim," demişti mutlu bi sesle. Gözlerini bir saniye olsun benden ayırmıyor, heyecanlı ve mutlu bir şekilde karşımda duruyordu.
"Bende seni çok özledim," dedim ve hafifçe gülümsemiştim, ya da bilmiyorum gülümseyebilmiş miydim ki? Mina kolunu koluma taktı ve kafeye girdik. İçerisi sıcacıktı. Sıcaklığı içimi ısıtıyordu. Mina güzel bi masa seçimi yapmış, masaya oturmuştuk. Siyah kabanını sandalyenin arkasına asmış, sırtını dik konuma getirmiş ve doğrudan buz mavisi gözleriyle beni izliyordu. Bense kafeyi incelemekle meşguldum. Mina'nın beni dikkatle izlediğini farkedince ise ona doğru çevirdim yüzümü.
"Ne içsek bak şu yeni gelmiş bundan mı söylesek yaa," diyip bana eliyle yeni gelen ürünü işaret ediyordu.
"Bilmem olabilir aslındaa güzel görünüyor," dedim işaret ettiği içeceğe bakarken.
Mina ayağa kalmıştı ve içecekleri sipariş etmeye gitmişti. Amber renki gözlerim bi süre cama takıldı soğuk havaya. Camlar buhar olmuş insanlarda bi telaş vardı. Herkes sağa sola gidiyor, herkesin amacı farklı. Bir çocuk annesinin elinden tutuyor ve bi mağazaya giriyorlar. Bir grup genç gülerek etrafta dolaşıyor, bir kız durakta oturup kulaklığıyla müzik dinliyor. Ve daldığım yerden Mina çıkartıyor beni. Elinde iki karton bardağı ve gülen buz mavisi gözleri. Getirdiği karton bardağın birisini aldım ve kendi önüme koydum,
"Yaa hiç konuşmuyorsun," dedi somurtarak.
"Konuşmayacaksan niye geldik ki buraya?" Bu sefer gözlerini üzerime dikmişti.
"Konuşacak bişey bulamıyorum ne yapayım?" dedim düz bi sesle. Başım ağrıyordu.
"Tamam ben açarım konu sen yeter ki konuş, Ya özledim senii yanyanayız ama konuşmuyorsun," demişti dudaklarını büzerek.
"Ee Uraz ile nasıl gidiyorr? Şu sıralar gündemde değil gibii" dedi ve sandalyesine tekrardan oturmuştu.
"Güzell bir aya yakındır yurtdışındaydı, onu bekliyorum gelmesini iki gün sonra inşallah gelicekk."
"Aa ne güzel geliyormuş hemde ne için gitmiş yurtdışına?" meraklı bakışları üzerimdeydi.
"Ya bi şarkısı çıkıcaktı, onun klibi için yurtdışına gitmişti."
"Anladımm," Mina buz mavisi gözlerini bu sefer kahvesine sabitlemişti.
Telefonum titriyordu. Sandalyede duran kabanıma uzandım ve telefonu elime aldım, dikkatlice ekrana baktım. Uraz arıyordu, hatta 3. kere aramıştı nasıl duymamıştım çok mu dalgındım? Elimle alnımı sıvazlayarak telefonu açtım ve kulağıma götürdüm.
"Alo?"
"Alo sevgilim,"
"Nasılsın, napıyorsun?" Sesinde mutlu bi tını vardı.
"İyiyim, Mina ile kafede oturuyordukk,"
"İyii"
"Ya aslında şey diycektim sana, bi kafenin dışına çıkabilir misin sevgilim?"
"Neden ki?" kaşlarım havalanmıştı.
"Çıktın mı?" Diye bi soru yöneltti hemen.
Neden çıkmamı istiyordu ki?
Telefonu kulağımdan biraz uzakta tuttum ve Mina'ya dışarı çıkıp hemen geleceğimi söyledim.
"Çıkıyorum sevgilim." dedim.
Kabanımı aldım ve üstüme giyinip kafenin dışına çıktım.
"Çıktım ne oldu?" merakım git gide artıyordu kalbim çarpmaya başlamıştı.
"Orada bir adam görüyor musun? Uzun boylu ve sarışın?"
Gözlerim parkın olduğu tarafa takıldı bi süre, ama etrafta kimse yoktu. Ve saçlarıma sıcak bir nefes çarptı. Arkamı döndüğümde ise Uraz karşımdaydı. Amber gözlerim şaşkınlık içinde Uraz'ın gözlerine bakıyordu. Zihnimde birsürü düşünceler uçuşmaya başlamıştı. Erken mi gelmişti? Sabredememiş miydi yokluğuma? Sonrasında ise Bana sıkıca sarıldı. Bir süre sarıldı. Bende ona sarıldım, kokusunu içime çektim.. Kokusu ne kadar da güzeldi.. Sarılmayı bıraktıktan sonra dudağıma bi öpücük kondurdu. Ve konuşmaya başladı.
"Ben geldim..." sesi mutluydu gözlerinin içi gülüyordu, görebiliyordum.
O cümlesini bitiremeden dudaklarını benimkilerinin arasına çoktan almıştım bile.. Demek ki aşk böyle bişeymiş. Sanki 1 aylık yokluğu bana 1 yıl gibi gelmişti. Sonra ayrıldı dudaklarımız, ben onu izledim o ise beni. Bu aslında çok uzun bir ayrılık bile değildi ama kalbim onu çok özlemiş olmalıydı ki yeşil gözlerinden kendimi alamadım bir süre. Çıkamadım etkisinden.
Bir elini belime koymuştu ve kafenin içerisine girmiştik biraz yürüdükten sonra Minayla oturduğumuz masaya geldik. Mina hemen heyecanlı bir şekilde konuşmaya başlamıştı.
"Aa Uraz hoşgeldin," "Erken gelmişsinn," dedi gözleri Uraz'ın üzerinde gezinirken.
"Evet biraz erken geldim malum özledim sevgilimi ya," demişti Mina'ya gülümseyerek.
"İyi, iyi yapmışsın"  dedi Mina keyifle.
Ve ardından ben lafa girmiştim kafede çok fazla oturmak istemiyor daha çok Uraz ile vakit geçirmek istiyordum. Bilmem bu düşünce çok mu bencilceydi ama onu fazlasıyla özlemiştim bence yeterli bi bahaneydi..
"Biz kalkalım sonra tekrar görüşürüz olur mu aşkım," dedim gözlerimi Mina'ya çevirerek.
"Tamam bebeğimm sen nasıl istersen,"
Ve böylelikle Mina ile vedalaşıp kafeden çıkmıştık. Uraz'ın arabası kafenin önündeydi. Anahtarla kapıyı açtı ve ön koltuğa oturdum. Uraz bir süre arabayı sürdü, gözleri yoldaydı ve ikimiz de ağzımızı açmamıştık. Yollar hızlı hızlı kayıp gidiyordu sanki. Bir ara uykuya dalmış gibiydim. Uraz'ın o güzel sesi uyandırdı beni.
"Güzelim, geldik uyan hadi."
Uyumuş muydum?
Gözlerimi yavaşça açtım ve bir süre göz kapaklarımı ovalayıp Uraz'a baktım cidden de gelmiştik eve.
Arabadan inmiştik ve eve girmiştik.
Bir süre sessizce oturmuştuk sonra ben kalkmış kıyafetlerimi değiştirmeye odama gitmiştim. Üzerime daha rahat bişeyler giyindim. Gri bir sweatshirt ve siyah düz bir eşofman. Giyindikten sonra tekrar Uraz'ın yanına salona girdim, gri renkli koltuğa oturup bir süre kafamı omzuna koydum. Kafama küçük bi öpücük bıraktı.
"Klip işi ne oldu?" diye sordum sessizliği bozan ben olmuştum.
Gözleri gözlerimle buluştu. Kafamı omzundan kaldırmıştım artık doğrudan yüzüne bakıyordum.
"Klip.."dedi duraksadı.
Baktım yüzüne,
"Ee," dedim.
Sustu.
"Uraz klip?"
Adını söyleyince konuşmaya başladı. Sanki bedeni buradaydı ama aklı başka bir yerdeydi.
"Klibi tamamladık. Ama yayınlanmasına bir kaç gün daha var." dedi.
"Ee az önce neden konuşmadın bende bişey oldu sandım ya korkuttun beni.." dedim gülümseyerek. Cevap gelmedi.
"Sen iyisin değil mi?" gözlerim, Uraz'ın yeşil gözleriyle tekrar buluştu.
"İyiyim." dedi sadece bunu dedi ama ben iyi olduğuna inanmıyordum.
"Bence değilsin," dedim bir kez daha baktım o yeşil gözlerine ama hiçbir duyguyu da göremiyordum ki o yeşil gözlerinde.
Ve en sonunda sessizliğini bozup konuşmaya başlamıştı.
"Annem." dedi yeşil gözleri bir süre halıyı inceledi sonra tekrardan baktı yüzüme.
"Annem yoğun bakımdaymış.."dedi ve sıkıntılı bir nefes verdi.
"Ne?" dedim şaşkınlık nidaları döküldü ağzımdan.
"Ciddi misin?"
"Maalesef ki evet.." dedi bir süre daha konuşmadı nedenini söylemedi bir türlü.
"Peki, neden yoğun bakımda?"
Bir süre gözlerime baktı belki oda nedenini bilmiyordu ama biliyormuş meğer konuşmaya başladı bir yandan da gözlerime bakıyordu.
"Babam ile tartışmışlar ve sonra sinir krizi geçirmiş, bir ara sinir krizleri oluyordu sanırım tekrarlamış.." dedi derin nefes aldı ve umutsuzca geri verdi.
"Anlıyorum peki yanına gidelim mi? Hangi hastanede olduğunu biliyor musun?"
"Biliyorum, peki gidelim ozaman.." dedi.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 24 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Only you and music |  Yarı TextingWhere stories live. Discover now