0.5- B.B.A

512 82 175
                                    

Lütfen bol bol satır arası yorum yapmayı unutmayın..

¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡!

-Tina-

Ben normalde vahşi veya acımasız biri değilim ama söz konusu Necip ve onun adamları olduğunda fazlasıyla zalim birine dönüşüyordum. Şu adamı öldürmem için az önce bu küçük kızı düşüncesizce itip yere düşürmüş olması bile yeterliydi. Nefret ediyordum bu yaratıklardan.

Burnundan akan kanlar çenesine doğru süzülürken nefret dolu gözlerle bakıyordu gözlerime. İçinden bana küfür ediyordu, buna eminim. Ama o küfürleri sesli söyleyecek cesareti yoktu. Yüzündeki tüm nefret ve iğrenme duygusuna rağmen acınası bir sesle konuştu.

"Söz vermiştin.. Bırakacaktın! Bırak gideyim, nolur!!"

Kaşlarım alaycı bir şekilde havaya kalkarken "Söz mü verdim?" dedim hiçbir şeyden haberim yokmuş gibi. "Farkında değilim.."

Normalde verdiğim sözleri tutardım ama bu durum normal değildi işte. Bu herif normal biri değildi. Pisliğin tekiydi!

Dalga geçtiğimi anlayınca kaşları çatıldı. Onu bırakmayacaktım, biliyordu. "Senin sözünü tutmayan bir orospu olduğunu bilmeliydim.." dedi sıktığı dişlerinin arasından. Burnundan akan kanlar ağzının içini bile kızıla boyamıştı.

Söylediği şeyi umursamadım ama kandan iğrenerek yüzümü buruşturdum.

Ama Karan benim aksime fazlasıyla takılmıştı bu söze. Silahını adamın bacağına doğrultup tek el ateş ederken "Karımla doğru konuş sikik!" dedi güç bela çıkan sesiyle. Ona arkam dönük olduğu için görmüyordum ama yarası yüzünden pek iyi değildi sanırım.

Odadaki çocuklar silahın sesiyle bağrışmaya başladığında arkamı dönüp Karan'a çevirdim bakışlarımı. "Yapma şunu, çocuklar korkuyor.."

Dengesini sağlayabilmek için duvara yaslanmıştı ve çektiği acıdan dolayı sanırım, terlemişti. Nemli görünen dağınık saçları alnına düşmüş, nefesinin düzeni değişmişti. Buna rağmen elindeki silahla adamı işaret edip huysuzca konuştu. "Karımla düzgün konuşsun o zaman!"

Ona söyleyecek bir şey bulamadığımdan iç çekerek Cengiz'e döndüm ve yerdeki adamı gösterdim. "Şunu alın gözümün önünden." Şuanda yediği kurşun yüzünden acı içinde kıvranıyordu ama bundan bile zevk alamayacak kadar nefret ediyordum o ve onun gibilerden. Sonra diğer tarafımda bulunan Yavuz'la Sinan'a döndüm. "Kızların hepsi sağlık kontrolünden geçecek.. Sonra bizim yurda götürün, yedirip içirsinler orada. Sizde bu sırada ailelerine ulaşın."

Yavuz bana kafa sallayıp "Tamamdır efendim.." dediğinde az önce yere düşen kız çocuğu ağlamaya devam ederek kalktı ayağa. Onunla konuşmak için eğildiğimde "Beni öldürmesini söyledin!" diye kızdı bana bir anda. Islak gözleri korku doluydu. "Ölecektim!"

Öyle küçük ve öyle saftı ki.. Beni anlayamazdı. Anlamasını da beklemiyordum zaten. "İsmin ne senin?" dediğimde hala öfkeyle bakıyordu gözlerimin içine.

"Söylemeyeceğim sana!"

Minik bedeni bir kaç adım ötemde korkudan titrerken derin bir iç çektim. Sonra arkadaki kızlardan birinin "Elif.." dediğini duydum. "Onun adı Elif."

Başımı hafifçe omzuma doğru eğerken "İsmin Elif mi senin?" dedim gülümseyerek. "Çok güzelmiş.."

Hayır, korkusu ve öfkesi geçmiyordu. Ama hiç olmazsa dağılmıştı biraz.. Islak kirpikleri masumca kırpışırken bakışları yüzümde gezinmeye başlamıştı. Sonra tuhaf bulmuş olmalı ki, saçlarıma bakındı biraz.. Hala minik kaşları çatık duruyordu.

KarantinaWhere stories live. Discover now