0.6- Ölü Bir Adamın Notları..

424 75 184
                                    

Lütfen fikirlerinizi belirtmeyi, satır arası yorum yapmayı unutmayın..

¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡! ¡!

-Tina-

Bu neydi şimdi Allah aşkına?

Kaşlarım notta yazan şeylerin saçmalığı yüzünden çatılırken kafamı kaldırıp Karan'ın gözlerine baktım bir kaç saniyeliğine. Mavileri yine siyaha bürünmüş, yüz hatları gerilmişti. O da benim gibi hiçbir şey anlamamıştı nottan ve bu onun sinirini daha çok bozuyordu. Bana bakan meraklı gözlerinden hızla kaçırdım gözlerimi.

Sonrasında elimdeki kağıdı önümdeki kahvaltı tabağının hemen yanına bırakıp ağır ağır kalktım sandalyemden.

"Nereye gidiyorsun Tina?"

Karan'ın bana yönlendirdiği soruya cevap vermek yerine yalnızca kafamı belli belirsiz sallamakla yetindim. Hala onunla konuşacağımı falan mı düşünüyordu acaba? Üzgünüm ama hayır, konuşmayacaktım. Bana bu şekilde davranmaya devam edip emirlerime saygısızlık ettiği sürece onu umursamayacaktım bile. Onu bu konu yüzünden bir kere affetmiştim ama ikinci kez bunu yapmayacaktım. Benim yerime toz konduramadığı Zehra'sıyla konuşabilirdi..

Cevap vermeyeceğimi anlayınca kendisi de sandalyesinden kalkıp "Doydun mu peki?" dedi bu sefer de. Tuhaf ama ses tonu sert çıkmıyordu görünüşünün aksine. Yüzündeki sertlik çok az da olsa yumuşamıştı.

"Evet." dedim ağzımın içinde geveleyerek. Onun aksine benim yüzümdeki ifade hala sert ve katıydı.

Odama gitmek üzere salondan çıktığımda "Tina!" dedi arkamdan seslenerek. Zemine bıraktığı ayak seslerinden anlaşıldığı üzere peşimden geliyordu. Ama durup da onu beklemedim. Nasıl olsa koşacak ve yetişecekti bana, ki öyle de oldu. Merdivenlere yöneldiğimde yanıma ulaşmıştı. Adımları bana yetiştiği için biraz yavaşladığında "Tina.." dedi tekrar.

Yüzüne bakmadım. "Efendim?"

"Bana neden böyle davranıyorsun şuan?"

Bu sorunun cevabını kendince biliyordu aslında. Onu kıskanıyordum, böyle düşünüyordu. Karan'ı Zehra'dan kıskanıyor, ve güya trip atıyordum.. Bu adam ya çok aptaldı ya da çok egoist.

Sorduğu soruyla alakasız bir şekilde "Gebermeye niyetin olduğunu biliyorum ama ecelin olmak istemem.." dedim ona bakmamaya devam ederken. Odama gelmiştim ve elim kapı koluna gittiğinde cılız bir nefes verdim. "O yüzden çevremde dolanmamaya dikkat et."

Söylediklerimden hiçbir şey anlamamıştı ve ben bunu ona bakmasam bile fark edebiliyordum. "O ne demek Tina?" dedi şaşkın ve meraklı çıkan sesiyle. Elini elimin üzerine koymuş, kapıyı açmama engel olmuştu. "Ölmeye meraklı olduğumu nerden çıkardın?"

Nihayet kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda mavileri bir ok gibi saplandı ela gözlerime. Kafa karışıklığı yüzünden okunuyor, bana anlamsız bir ifadeyle bakıyordu. Tamam, pekala. Aptal veya egoist değildi. Yalnızca bazı şeylerin farkında olamayacak kadar şeydi.. Şey. Bilemiyorum, iyi niyetli mi denir? Onun gibi sert görünüşlü, hırçın birine bu ifade uymuyordu sanki. Ama böyleydi. Göründüğünden çok daha iyi niyetli ve ince ruhlu. Yine de bu benim gözümde onu bir aptaldan farklı kılmıyordu. Bir şeyleri kabullenip anlamadığı sürece ona sinir olmaya devam edecektim.

Gözleri gözlerimi derin derin süzerken "Davranışlarından belli oluyor." dedim. Sesim samimiyetten ve sıcaklıktan oldukça uzaktı. "Senin hayatını iki kez kurtardım, farkında mısın? Ama sen her iki seferinde de bunu görmezden gelip saçma sapan düşüncelere kapıldın.."

KarantinaWhere stories live. Discover now