Bölüm 18 Bir Kedi Miyav Dedi

117 72 84
                                    

Bölüm 18: Bir kedi miyav dedi

Soğuk çamurun nemli dokusunu teninde hissederken Lucas, yorgun gözlerini gökyüzünün mürekkep gibi karanlık örtüsüne dikmişti. 

Soğuk yağmur damlaları yüzüne gelerek yarasının acısını Lucas'a daha çok hatırlatıyordu. Yanaklarından süzülen damlalar ise alnındaki derin yaradan sızan kanla karışıp, bir nehir gibi yüzünden aşağı doğru akarak çamur tarafından yutuluyordu. 

Her kalp atışında yarası iğne gibi batıyor, acıyan yaranın daha da derinleştiğini hissediyordu.

Acıdan yüz kaslarını germiş bir halde, bu gecenin dört kanıtı olan çevresindeki dört soğuk cesedi düşünüyordu.

"Bu cesetleri saklayabileceğim en iyi yer bu bataklık. Bataklığa taşımak için ne yapabilirim? Sahip olduğum güçle bu ağır cesetleri çitin üzerinden atamam."

Dipsiz düşünceler içindeyken yan evden süzülen bir ışık huzmesi, Lucas'ın sayısız düşüncesini dağıttı. Bu ışık geceye meydan okuyor, Lucas'ın karanlıkta saklanmış silüetini tehlikeye atıyordu.

 Kalbi kuşların çırpınışı gibi hızlı ve kontrolsüz bir şekilde atmaya başladı. Göz bebekleri bir canavar görmüş edasıyla küçüldü. Bu sahne, bir ressamın tuvalindeki tabloyu andırıyordu; çaresizlik ve korku içinde, ölümle çevrili bir adam karanlık bir bahçede kaderini düşünüyordu.

'İşte şimdi s*ıçtım. Yan evin penceresinden birisi baktığında mavi muşamba ve odun kullanarak çitlere kurduğum barikatı görecek. Bu onun dikkatlice etrafı taramasına neden olur. Bunu yaptığında beni ve cesetlerin silüetini fark edecektir. Polis benim bu dört adamı öldürdüğümü öğrenirse, bu iş içinden çıkması kesinlikle imkânsız olur.'

Bir fırtına bulutu gibi karardı Lucas'ın zihni; çıkmazın içinde, bir çıkış yolu arıyordu. O anda umutsuzluğun içinde bir fikir, bir ışık hüzmesi gibi parladı. 

Lucas derin bir nefes aldı, ölüm ve karanlıkla dolu dünyasında bir an için huzuru yakaladı. Dudakları, neredeyse fark edilmeyecek kadar bir titremeyle hareket etti ve karanlık sessizliği yırtan ince bir ses çıktı:

"Miiiyaaauuu... Aaauuwww... Miyaaavv..." Bu ses, çaresizliğin içinde umutsuzca bir çıkış arayan bir adamın, son çaresi gibiydi.

Ellerini soğuk ve nemli çamura bastıran Lucas, onu avuçlarının arasında sıkmaya başladı. Çamur sanki onun yıllardır süregelen ezeli düşmanıymış gibi öfkesinin hedefi haline gelmişti.

Elleriyle sıktıkça, toprak parçacıkları avuç çizgilerine işliyor, çamur parmak aralarından sızıyordu. Dişlerini, hafif ama belirgin bir şekilde sinirle gıcırdattı; bu ses, sessiz ve kasvetli gecenin dokusunu bozuyor, tansiyonu artırıyordu.

Gecenin yoğun karanlığı, utançla kızaran kulaklarını saklamakta yetersiz kalıyordu. Utancın kızıllığı, yüzünün soluk tonlarına tezat bir renk katıyordu. 

Kulaklarının sıcaklığı, içinde biriken gerginliğin ve belki de bir nebze pişmanlığın fiziksel bir yansıması gibiydi. 

Bu koyu geceye karışan çamurun soğuk nemini ve kulaklarındaki sıcak utancı aynı anda hisseden Lucas, bu çelişkili iki duygu arasında sıkışıp kalmıştı.

Sağ koluyla gözlerini kapatarak ses tonunu biraz daha inceltti:

"Aaaauuwww... Miiiyaauuuu... Miyaaavvv..."

Farklı bir ses tonuna sahip çığlık, karanlık gecenin sessizliğini yırtıp geçti. Karanlık geceye karşı olan şey sadece ses ve komşunun ışığı değildi. Karanlık gecenin soğukluğuna karşı çıkan bir şey de vardı:

Lucas'ın kızaran kulaklarının ısısı.

Gecenin karanlığına saldıran ışık kaybolarak karanlığa yenik düştü. Birkaç derin nefes alıp veren uzandığı soğuk çamurdan kalktı.

Adrian Amca üşengeçliğiyle tanınır bu kasabada. Böyle üşengeç bir adam dışarıdaki kedi çığlığı sesine bakmayacaktır sıcak yatağından kalkıp da. 

Elbette şansımda yaver gitmedi değil; ışığı yakmak için kullandığı düğmeye yatağından kalkmadan uzanabiliyor. Yatağı erindiği için oraya koyduğunu düşünmeden edemiyorum.

Lucas doğrulduğu yerden etrafındaki 4 cansız bedene baktı.

Çitlere zarar vermeden bu cesetleri çitin üzerinden atacak bir fikir gelmiyor aklıma.

El arabası bulup tek tek mi atmalıyım acaba? Alnındaki kan damlacıkları yüzünden süzülmeye devam ederken Lucas derin düşüncelere dalmıştı. Aklına tek bir mantıklı fikir gelmiyor; sanki beyni durmuş gibi.

Gerçekten mantıklı bir yol yok mu? O kadar uzun bir yolu el arabası ile taşımak çok riskli. Cesedin üzerini kapatsam, dört kere gidip gelirken en ufak hatamda yakayı ele veririm.

Ayrıca bir meraklı uyanıp sorun çıkarabilir. Dört kere gidip gelmek, toplamda aynı evin önünden sekiz kere ses çıkaracağım anlamına gelir. Hem sağ hem sol yolu kullansam bile, dört kez aynı evin önünden geçmem gerekir; bu da çok fazla.

Lucas'ın gözleri ansızın genişledi; zihninde parlayan bir fikir yıldırım hızıyla çakmıştı. Sinsi bir tebessümle kıvrılan dudaklar ve kıkırdama dolu bir ses tonuyla mırıldandı:

"Eğer mantıklı bir yol yoksa bir yol aç!"

Kaşındaki ve alnındaki yaraları hiçe sayıyordu artık Lucas. Bu cesetlerden kurtulması gerekiyordu. Soğuk yağmur damlaları artık acıtmıyor, yarasını uyuşturuyordu. Kan damlalarıysa tükenmiş bir nehrin son damlaları gibi yavaşça akmaya devam ediyordu.

Vücudu, soğuk ve yapışkan çamurdan ayrılırken hafif bir çırpınma sesi çıkardı. Kıyafetleri yağmurun ve çamurun ağırlığıyla sırılsıklam ve ağır bir hale gelmişti.

Elindeki telefonun fenerini açarak Lucas gecenin koyu karanlığına bir darbe daha indirdi. Islak adımlarla mavi muşambayı aldığı küçük tahta kulübeye geri döndü.

Kulübe, sadece iki insanın sığabileceği kadar dar ve sıkışık bir yerdi. Bu dar alanda aradığı şeyi bulmak zor değildi; bir testere, küçük ama keskin, işini görecek kadar güçlüydü.

Lucas, testereye bakarken, kurnaz bir planın içgüdüsüyle hareket ediyordu.

Dudaklarının köşesinde pis bir gülümseme beliriverdi Lucas'ın.

"Bu testere ile çitleri sadece ileri sürterek yavaşça kesip açacağım. Zaman alacak, ama parçalamak eğlenceli olacak," diye mırıldandı o pis gülümsemeyle de.

"Sabahleyin çitlerin kesildiğini fark edecekler ama kime ne? Ne ceset bulabilirler ne de beni. Bir süre düşünüp duracaklar, sonunda ise pes edecekler," diye devam etti.

Lucas'ın yüzünde alaycı bir ifade belirmişti. Az önceki "miyav" olayının getirdiği utancı ve kini hâlâ taşıyor gibiydi. 

Kızarmış kulaklarının sıcaklığı yeni yeni azalıyordu, ama onun hınzır sırıtışı uzun süre kalıcı olacaktı belli ki.

Bölüm Sonu

Yarının cumartesi olmasıyla 2 bölüm atacağım inşallah.

Okuyan herkese teşekkürler umarım eğlenmişsinizdir.

Bölümler 3-4 kitap sayfası uzunluğunda bu arada.

Oy ve yorumlarınızla bana moral verirseniz sevinirim. 

Şimdiden hepinize teşekkür ederim.

Bir şikayetiniz ya da hatam olursa dile getirmekten çekinmeyin lütfen.

Eleştirilerle kendimi daha da geliştirebilirim.



Parçalanmış Evrenin Gizemi 1Where stories live. Discover now