17

6.8K 312 52
                                    

Orhan hayatı boyunca bir çok kez yalnız kalmıştı. Annesi ve babası akrabalara giderken kendisi sevmediği için inatla evde kalır ve onların yüzüne de açık açık söylerdi. O yüzden yemek yapmayı da kendi başının çaresine bakmayı da öğrenmişti. Eskiden sevmezdi bunu ama şimdi hayatında ilk defa istekle yemek yapıyordu.

Hemen yanında durmuş kendisine çıraklık yapan oğlan için çok daha fazlasını yapmak istiyordu. Ama zamanla olacaktı. Buğra bir gün bile sevgisizliğinden dert yakınmamalıydı. Çünkü kendisi için hep duygular çok netti. Nefret ettiği birinden ölesiye nefret ederdi. Birine kızarsa ona kan kusturabilirdi. Ve sevince ise karşısındaki için canını bile verebilirdi.

Arada onun kibar dokunuşlarını izlerken keyfi yerine geliyordu. Buğra dışardan sert biri gibiydi ama tavırları kendisini ele verirdi. Bir çatalı bile tutuşundan anlıyordu onu.

"Orhan yetmez mi bu kadar. Bence oldu gibi sanki baksana bebeğim"

Sevdiği ocaktaki yemeğe saf saf bakarken yanına ilerleyip sırıttı. Onu çözmüştü artık. Tek başına yasa da kolaya kaçıyor ve bir çok şeyde tecrübesizdi. Ama onu suçlamıyordu. Hastanede ne kadar yorulduğu belliydi.

"Olmuştur yavrum. Neyse sen geç hadi gerisi bende" dedi.

"Yalnız o kadar şey alıp sonunda yine makarna yiyecek olmak da tam bize göre."

Buğra ocağa bakarak gülerken Orhan onun gülüşüyle mest oldu. Yandan görünüşü çok güzeldi. Saçları ona çok farklı bir hava veriyordu. Hiç kısa saçla nasıl olur diye düşünmemişti bile. Bir gün keserse ona çok fena kızardı.

"Yavrum en çabuk bu olurdu yani. Eğer istiyorsan başka şey yapalım" dedi onu izlerken.

"Asla olmaz. Saatlerdir bir yemek için başımıza gelmeyen kalmadı. Artık yiyelim kurtulalım açım ben aç"

Orhan onun yüzüne bakarken gözleri yine dudaklarına indi. Kırmızı oluşu resmen iştahını kabartıyordu. Buğra kendisine döndüğünde yine saf bir merakla "noldu?" Diye sordu. Sorarken kaşları hafif havaya kalkıyordu ve dudakları aralanıyordu.

"Önce ben seni yesem biraz olmaz mı?" Dedi kısık sesiyle. Bir erkeği böylesine arzulamak hala onun için garip olsa da artık dürtülerine engel olamıyordu. Buğra'nın her bir zerresine dokunmak kendi izini bırakmak istiyordu. Bütün vücudunu istiyordu.

"Bilmem. Yiyebilir misin ki?"

Buğra hafif sırıtarak bedenini kendisine döndürdü. Onun bu cesur ve oyuncu tavrı hoşuna gidiyordu. O hazırdı biliyordu ama ilişkileri biraz daha ilerlemeliydi. Çünkü Buğra yaşadığı hiç bir şeyden pişman olsun istemiyordu. Sindirerek yaşayacaklardı.

O kendisine doğru yaklaştığında Orhan ocağın altını kapatıp bir anda kollarını kalçasının biraz üstüne doladı ve onu kendisine çekti. Kalbi çok hızlanıyordu. Sevgisi yüzünden hem hırslı olmak istiyordu hem de ona kıyamıyordu. Buğra hızla çekildiği için göğsü göğsüne çarptığında burunları bir birine değdi. Onun da heyecanını görmek güzeldi.

"Seni tüm şekilde yiyebilirim ama o zaman hemen tükenirsin. Yavaş yavaş gideceğiz o yüzden" dedi dudaklarına bakarak. Buğra'nın heyecanla soluduğunu duydu. Onun cevap vermesine izin vermeden başını yana yatırıp özlem duyduğu dudaklara doğru eğildi. Uzun zaman bu dudakları öpmenin hayalini kurmuştu ve bir an bile uzak kalmak istemiyordu.

Onun güzel tadını almak için dilini ağzına yollarken Buğra yine sırtına sarıldı. Aralarında hiç boşluk kalmamıştı ve kalbinin hızını hissediyordu. Buğra ona aynı istekle karşılık verirken yavaşça geri geri gitmesini sağladı.

HEMŞİR (bxb)Where stories live. Discover now