57

3.8K 225 61
                                    

Uzun zaman sonra üstüne giydiği gömlekle sanki eski haline dönmüş gibi hissediyordu. Artık yaraları sadece bir kesik izi gibiydi ve renkleri yeşile dönmüştü. İyileşiyordu artık. Kendisini eskisi kadar olmasa da dinç hissediyordu. Gömleğini kotunun içine sokarken odaya giren oğlana gözlerini çevirdi. Ona karşı kendisini hiç olmadığı kadar mahçup hissediyordu.

Sırf kendisine bakmak için tatilini bırakıp gelmiş ve onunla eve mahkum olmuştu. 20 günün sonunda onu yeniden üniforma ile görmek değişik ama güzel geldi. Sonunda eski hallerine dönüyorlardı ve Buğra'nın biraz daha iyileştiğini biliyordu. Söylediği sözlerin ağırlığını bir süre üstünden atamasa da Orhan elinden gelen her şeyi yapıyordu. Yapmaya da devam edecekti.

"İşe mi gideceksin bebeğim?" Buğra yine yanına geldiğinde Orhan bir kaç saniye üstünü süzüp saçlarına baktı. Sanki hiç uzamamış gibiydi ve sinir oluyordu. Tam anlamı ile eskiye dönmesi için o saçları uzun görmek istiyordu. Kendisine merakla bakan oğlana biraz daha yaklaşıp elini kısa saçlarına daldırdı. Bu his hoşuna gitmiyordu. Çatık kaşları ile kısa saçlara parmaklarını geçirip "Evet yavrum" dedi.

"Niye uzamıyor hiç. Sanki benim inadıma gibi. Gidip bir şeyler bulacağım belki vardır" dedi. Kendi kendine konuşur gibiydi. Saçlarını geriye doğru yatırdı ama beğenmedi. Sonra eliyle dağıttı. Sevgilisi yine gülmeye başladı.

"Orhan dağıtma saçımı bırak. Hem öyle bir şey yok. Yani zamanla uzayacak"

Bildiği gerçek onun dudaklarından döküldüğünde yine sinirle dişlerini sıktı. En çok canını yakan şey buna kendisinin sebep olduğunu bilmekti. Dağılan kahve saçları sonunda düzgün şekilde geriye doğru yatırıp elini çekti.

"Hepsi benim yüzümden oldu biliyorum. Neyse ben bulurum bir yolunu. Sen yine niye böyle güzel oldun? Ne güzel kıskanmıyordum evdeyken" Dedi onu arsızca süzerek. Sevgilisi sırıtarak ona daha çok yaklaşıp kollarını beline doladı. Kendisi sarılmak istemiyordu çünkü sevgilisinin üstü kırışırdı.

"Yine başladın mesaiye. Biraz azalt şu kıskançlığı. Artık iyisin gözüm de arkada kalmayacak. Ama olurda kendini kötü hissedersen hastaneye gel bak Orhan. Hala çabuk yoruluyorsun biliyorum"

Sevgilisi ona doğru eğildiğinde Orhan hızlanan kalbiyle dudaklarına baktı. Resmen aklını karıştırıp deli ediyordu. Buğra sanki bile bile yapar gibi dudaklarını yalayıp ıslattı. Sabah sabah kuduracaktı yine.

"İyiyim merak etme. Zaten işim yorucu değil alışırım zamanla" dedi dudaklarına hipnoz olmuş gibi bakarken. Buğra ona biraz daha yaklaşıp burnunu burnuna sürttüğünde Orhan dişlerini sıktı. Onu deli gibi parçalamak istiyordu ama şimdi yapamazdı. Yine de parlayan güzel dudaklarına kayıtsız kalamıyordu.

Sevgilisinin güzel kokusunu içine çekerken hızla ellerini yanaklarına atıp başını eğdi ve dudaklarına uzandı. Öpmeden duramıyordu. Bağımlısı olduğu tat ile aklı bulanırken dilini ağzına yolladı. Yavaş yavaş tadını çıkarmak ister gibi hem yalayıp hem öperken Buğra ellerini sıktı.

Onun uyumu ile dudakları baştan çıkarıcı şekilde bir birini emerken Orhan alt dudağına dişlerini geçirip hafif ısırdı. Kendisine kalsa kanatarak yapardı ama kıyamıyordu. Ona sadece yatakta acı verirdi. Eğer biraz daha öperse sertleşirdi o yüzden tekrar sesli şekilde öpüp geri çekildi. Yine onun dağılmış ifadesini görmek deli etti. Hemen etkileniyordu güzel Sevgilisi. Kapalı gözleri ile yutkunurken Orhan bir kaç saniye güzel yüzünü izledi. Bu oğlan olmadan nefes almak bile çok zordu.

Hayatında kimseyi bu şekilde sevmemişti. Gerçek aşkı bu oğlanla yaşıyordu. Onun da kendisini sevdiğini bilmek ise en güzeliydi. Karşılık almasa belki de çoktan buradan çeker giderdi. Buğra yavaşça gözlerini açtığında Orhan yine hissettiği yoğunluk ile "Seni çok seviyorum yavrum benim" dedi. Göğsüne sokup saklamak istiyordu. Sözleri ile onun heyecanlandığını gördü. Her seferinde aynı oluyordu ve sürekli söylemek istiyordu.

HEMŞİR (bxb)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz