UYANIŞ

80 11 2
                                    

*Medyayı dinlerken okumanız tavsiye edilir. İyi okumalar*

....Biraz sonra Dipper Bill'e, Mabel'a yaptığı açıklama ile aynısını yaptı ve Bill malı da inandı. Sonra Bill işim var deyip gitti ve Dipper da ben nasıl uyancam mk diye düşünce havuzuna girdi.(mecazen)....

Dipper o gece uyudu ve sabah tekrar bill'in yatağında uyandı. Yanında Bill yoktu. Kalktı, üstüne siyah, üstünde sarı göz olan bol bir sweatshirt ve altına da yine siyah, diz kapakları yamalı bir kot pantolon giydi.

Aşağıya indi. Odaları dolaştı. Bill hiçbir yerde yoktu. Banyoya girdi ve elini yüzünü yıkadı. Aynada kendine baktığında eski yaşına geri döndüğünü fark etti.

Doğru. Bunu dün Bill yapmıştı değil mi?

Dipper bir şeylerden şüphelenmeye başlamıştı...

Dipper pov*

Bir şeyler yolunda değildi. Her ne kadar dünkü Bill, Bill olsa da onu hissedemiyordum. Geçmiş hayatımda Bill böyle değildi. Bana hissettirdiği şeyler hatta dokunuşları bile farklıydı sanki. Yani öyle hissettiriyordu.

Kafam iyice karışmıştı. Şu an bir rüyada mıydım? Yoksa gerçekten ölmüş müydüm? Her şey Bill in ya da Yilene'nin bir oyunu olabilir miydi?

Eğer gerçekten bir şeyler öğrenmek istiyorsam daha bilgili, tarafsız ve aklı başında birini bulmak zorundaydım. Ama ne Bill ne de Yilene bana bu konu hakkında hiçbir şey söylememişti.

Bir süre sonra kadar düşünsem de anlamsız gelmeye başladı herşey. Ben de biraz temiz hava almak için dışarı çıktım. Ormanda dolaşırken kasabanın sınırlarına yaklaştığımı fark ettim.

O an aklıma bir şey geldi. Bill. Bill buradan çıkarmıyordu. İşte bu! Eğer buradan çıkarsam beni rahatsız edemezdi öyle değil mi? Sadece bir teori ama öyle. Denemekten zarar gelmez.

Bir iki adım attım ve sınır birden belki olmaya başladı. Ama neden? İşte o an aklıma kolum geldi. Bu dünyada lanetlenmemiştim. Yine de kolumu açtım. Cidden bir şey yoktu. O zaman?

İlerledim ve çıkmaya çalıştım. Ama olmadı. O sırada arkamdan Yilene çıktı.

"Aklından bile geçirme"

Arkamı döndüm ve ona sertçe baktım.

"Zaten her halükarda benim yanımdasın değil mi?"

Yilene iç çekti. Tanrı aşkına şu an iç çekmesi gereken bendim.

"Bak Dipper. O kolye olmasa seninle iletişim bile kuramam. Geçen gün kurabilmem ise tamamen benim gücüm ile oldu. Yani kes şunu ve buraya dön. Biliyorsun seni daima koruyacak ve seni kurtaracağım"

Yilene'ye baktım. O.... Farklı görünüyordu? Bir iki adım geriledim ve boynumdan kolyeyi çıkardım. Dikkatle baktım. Sonra sert bir çekiş ile iplerini boynumdan söküp çıkardım.

"HAAAYIIIIRRRR!!!!"

Yilene dehşet içinde.... Yok oldu. Onu bir daha göremeyecek olmak nedense pekte üzmemiştim. Tekrar dışarı çıkmayı denemek zorundaydım. Ama aklıma bir şey takılmıştı.

Yilene neden beni durdurmaya çalıştı. Yoksa cidden bu kasaba dışında ve kolye olmadan bana ulaşamaz mıydı?

Önemli değil! Bu kabustan uyanmak zorundaydım!

Tekrar bir iki adım attım ve bariyerden çıkabildim. Peki şimdi ne yapacaktım?

Koşmaya başladım. Koşuyordum. Arkama bile bakmadan. Yalnızlığım da yanımda olan Yilene'yi, biricik sevgilim ve geçmiş hayatımdaki çocuklarımın babası biricik kocamı. Küçük kız kardeşim Mabel ve diğer akrabalarımı.

Herkesi ardımda bırakarak koşuyordum. Gözümden bir iki damla yaş gelmeye başladı. Ne için hayattaydım ki ben? Artık ne sevdiğim biri vardı ve evlatlarım ne arkadaşım ne de güvenebileceğim.

En sonunda yorgunluktan dizlerimin üstüne düştüm. Hava kararmaya yakındı. Dizlerimin üstüne tamamen oturdum. Asfalt yolun sıcaklığı Bill'in pantolunundan dizlerime yayılıyordu.

Kafamı kaldırdım ve yeni yeni çıkmaya başlayan yıldızlara baktım. O an yapabileceğim en iyi şeyin dua etmek olabileceğini düşündüm. Çünkü umutsuzluk ve korku tüm bedenimi sarmıştı.

"Tanrım. Lütfen bana bir şans daha ver. Lütfen beni bu bok çukurundan kurtar. Sana yalvarırım. Lütfen bu kulunu bağışla. Ne istersen yap lütfen eski hayatıma geri dönmek istiyorum"

Gözlerimden tekrar yaşlar akmaya başlarken ileriden ayak sesleri duymam ile irkildim ve kafamı indirip önüme baktım.

Yaklaşık 10 metre uzağım da mor bir portal gördüm. Önünde beyaz saçlı biri vardı. Onu daha önce görmüş müydüm? Bana doğru yaklaşmaya başlıyordu. Ayağa kalktım.

Az sonra yanıma geldi ve bana baktı. Kafasını kaldırıyordu. Fakat ondan yaklaşık 12 santim falan uzundum. Bana elini uzattı ve "Kendi kaderini kendin yaz, Mason Pines. Tabularını yık. Sana yardım edeceğim"

Havadaki elini yavaşça ona doğru ittim ve "Ve? Sana neden güveneyim? Kim olduğunu bilmiyorum bile?"

Elini çekti ve kafasını yere indirip iç çekti. Tekrar bana bakıp "az önce tanrıya dua etmiyor muydun? Tanrı beni senin için gönderdi. Benim adım Reader. Ama sen bana gerçek adım ile seslenebilirsin. Adım Shiro"

Dedi ve elini tanışmak adına bana uzattı.

Shiro ha?







ANGST İLERLİYOR AGLAYİN🇬🇷💃🏻

Billdip- ölümcül aşk (Omegaverse)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin