3. KARANLIK MAHKUM

253 114 194
                                    

Hepinize selamlar dostlarım.

Bölüme bol bol oy ve yorum atmayı unutmayın. Keyifli okumalar!

****


Küçüklükten beri aynalara asla bakmaz, baktığımda üzülür ve kendimden utanırdım.

Saçlarımdaki tek tük beyazlar, o zamanlar azdı fakat zamanla çoğalmıştı. Stresten saçlarım beyazlıyordu ve bu git gide çoğalıyordu.

Küçükken sokakta oyun oynamaya çıktığımda da genellikle çocuklar benimle alay ederdi, aileleriyse bana bir canavarmışım gibi bakardı. Bir keresinde yine Sıla ve Mert'le oyun oynarken bir kız, "Kaç yaşındasın sen?" diye sormuştu. "Saçların beyazlamış, yaşlanmış gibisin?"

Sinirlenmiştim; onun o kahverengi uzun ve gür saçları yerine benim beyazlı kahveli saçlarım elbette ki daha kötüydü. O an yaptığım tek şey ise pembe bir kurdeleyle bağladığı güzel saçlarından tutup onu yere atmak olmuştu.

Acıydı, bir tek bu da değildi. Lisedeyken okula gitmeden önce saçlarımı sprey boyayla kahverengine boyuyordum, ilkokul ve ortaokulda uğradığım türlü zorbalıkları ve ötekileştirilmeyi tekrar yaşamak istemiyordum.

Ancak elbette kafama bir kova dolu suyu döküp benimle alay ettiklerinde iğrenç saçlarım ortaya çıkmıştı.

Ona rağmen kimseye boyun eğmemiş, hep direnmiştim ama yine de içlerde bir yerlerde hala kusurlarımı gizleme isteği vardı.

Gizliyordum da gerçi, aynı şuan beyaz saç tellerimi tokanın altına sıkıştırdığım gibi.

Aynadan bakışlarımı çektiğimde, arkamdaki Sıla'ya döndüm. "Nasıl olmuşum?" diye sordum, saçlarım yüzünden kendimden uyandığımı belli etmemek için sesim oldukça neşeli çıkıyordu.

Kaşlarını kaldırdı. "B-başka bir şey giy."

Sıla yaşam dolu bir kızdı, fakat küçüklükten beri aşırı derecede kekeleme sorunu vardı. Ailesinin trafik kazası onu bu hale getirmişti; her şeyden korkan bir kıza.

"Ne giyeyim?" diye sordum. Dolabımın kapağını daha fazla açtım, ona döndüğümde ise oradaki pembeli elbiselere bakıyordu.

"Hayır Sıla," dedim hemen. "Onu giyemem, herkes bana bakar. Ayrıca iş yerine gidiyorum, sence adliyeye ve hapishanelere uygun mu?"

Dolabı kapattım, Sıla da bana bir nevi hak verir gibi bakarken odamın kapısı çalındı. "Gel." dedim üstümü düzeltirken.

Mert içeri girdiğinde, önce bana, daha sonra göz ucuyla Sıla'ya baktı. Mert Sıla'ya çocukluktan beri aşıktı, ama asla açılmamıştı. Ben de onu asla zorlamamıştım, bazı itiraflar zamanı geldiğinde olmalıydı.

"Günaydınlar." dedi, ardından da "Arabayı hazırladım diyecektim, o yüzden geldim." dedi sessizce. Yalanlarını yemezdim. Elbette ki Sıla'yı görmek için yanıma gelmişti. Buna inanmış gibi başımı salladığımda ise konuyu uzatmak için, "Babam erken mi çıktı?" diye sordum.

"Evet," dedi. "Bugün çok işleri varmıs, öyle diyordu."

"Tamamdır," dedim, ardından da "Sıla ben gidiyorum," dedim çantamı alıp. Üzerime siyah bir palto aldığımda tekrar dolabı işaret etti. Bakışları bana meydan okur gibiydi.

"Hayır, onları giymeyeceğim." Söylenerek odadan çıktığımda sakin adımlarla alt kata inip evden çıktım.

Hafif yağan kar yüzüme çiselerken,
arabaya bindim. Mert arabayı çalıştırdığında aniden telefonum çalmaya başladı.

BEYAZ GÜLWhere stories live. Discover now