6. DENİZİ GÖRME HAYALİ

215 104 107
                                    

Selamlar dostlarım!

Öncelikle bölüm geç geldiği için özür dilerim, ancak meşguliyet hem dediğim gibi yine var.

Her neyse, bölüme geçmeden oy atmayı unutmayın, paragraf arası yorumlarınızı da lütfen yapın.

Keyifli okumalar!

****

AZILI MAHKUMLAR HAPİSHANE

Sabahın en erken saatlerinde, elindeki kirlenmiş fotoğrafa bakıyordu Cesur Abay Karataş. Soğuk ve kirli hücresinde bir başına yatağına oturmuş, az biraz nasırlı elleriyle tutuyordu resmi.

Bu fotoğraf, altı sene öncesine aitti; fotoğrafta gülümseyerek baktığı kişi ise herkesin hayranı olduğu Neva Aksoy'du.

Neva Aksoy bir kütüphanedeydi. Oldukça huzurlu görünüyordu, bu huzuru yüzüne de yansımıştı. Kitap okuyordu elinde bir kitap vardı ancak ismi gözükmüyordu.

Gözükseydi Cesur Abay kesinlikle okurdu.

Neva Aksoy'un yanındaysa yeni yanına atanmış koruması Mert Gür vardı, o da masada oturmuş dışarıyı izliyordu. İkisi de huzurlu görünüyordu, muhtemelen iş bitimi olmuştu.

Ve her şeyden önce, yine Neva Aksoy çok güzel gözüküyordu.

Bu fotoğrafa tam tamına altı senedir, Neva Aksoy'un gerçekten ses getirdiği günden beri bakıyordu Cesur. Resmin her detayını, her çizgisini ezberlemişti fakat yine de izlemeye devam ediyordu. Biliyordu, savcısını hiç bir zaman izlemeye doyamayacaktı. Hiç bir zaman onu izlemekten de vazgeçmeyecekti.

Bu fotoğraf Cesur'u bir özgür gibi hissettiriyordu.

Koridorda ayak sesleri duyduğunda hızlıca fotoğrafı katladı, ardından da yatağının üzerine serilmiş, rengi solmuş ve nefretle yatağa geçirilmiş çarşafın içine koydu.

Hücrenin kapısı açıldığında içeri bir kaç gardiyan girdi, sadece onu almak için bile beş gardiyan geliyordu ve bu onu keyiflendiriyordu.

Ayağa kalktı, gardiyanlar elleri kelepçeli olmasına rağmen onu sertçe  kollarından tutarak hücreden çıkardı. Tavırları ile sert, kolları güçlüydü.

Karanlık koridordaki en uç odaya ilerlediler, Cesur'dan ise asla ses çıkarmıyordu çünkü buna küçüklüğünden itibaren alışmıştı. Daha on iki yaşında babasını kör bir bıçakla öldürdüğünde, tam altı sene hapis yatmıştı. O zamanki tavırlar asla değişmemişti, sadece artık kendini ifade etmeye değil küfür etmemeye çalışıyordu.

Fakat suskunluğu onlara boyun eğdiğinden değil, aksine baş kaldırdığındandı.

Hiç hoşuna gitmeyen, kanla kaplı işkence odasına girdiğinde, sağ ve sol kolundaki iki gardiyan onu kolundan çekiştirerek kirli tabureye oturttu. Kollarını kelepçelere rağmen sandalyenin arkasında, halatla sıkıca bağladılar. Bu, ona bir balığın uçamayacağını bildiği halde gökyüzüne bakmasını anımsatıyordu.

Fakat balık suya, gökyüzü de kuşlara mahkumdu.

O da sürekli girdiği dört duvara.

BEYAZ GÜLWhere stories live. Discover now