19

13K 1.4K 501
                                    

soğuk havaların beraberinde getirdiği rüzgar; yavaşça kalabalıklaşmaya başlayan fakültenin bahçesinde, bir köşede duvara yaslanmış olan esmer oğlanın saçlarını bir kez daha dağıttı. soğumaya başlayan hava sebebiyle üzerinde kahverengi deri ceketi vardı, beklediği kişinin gelmemesine karşın sıkılmaya başladığı için de parmakları arasında sigarası duruyordu. aklındaki düşüncelerin tıpkı dudaklarından sızan duman gibi uçup gitmesini dilediği bir andaydı.

karmakarışık hissettiği son birkaç günde, çıkış yolunu hala bulamamış olması onu 'jimin'i mi dinlesem' gibi ütopik bir düşünceye itmeye başlıyordu. karar vermiş değildi. iplerin onun elinde olmaması, kötü ihtimaller ve elinde olanı da kaybetme korkusu aklının yüzde seksenini meşgul ediyordu. öyle ki parmakları arasındaki sigaranın bittiğini bile fark etmemişti.

elindeki izmariti atmak için birkaç adım ilerisindeki çöp kutusuna uğrayıp tekrar eski konumuna döndüğünde okulun kapısından henüz girmekte olan oğlanı ve yanındaki en yakın arkadaşını gördü. jeongguk'un kaşları çatıktı, ki muhtemelen buna sebep olan şey jimin'in ona söyledikleri ve onunla uğraşmasıydı. taehyung bunu en yakın arkadaşının suratındaki eğlenen ifadeden anlamıştı. yine de gözleri onun üzerinde çok durmadı, taehyung'un gözleri her zaman, en çok jeongguk'un üstünde olurdu. üstelik görüşmedikleri ve hiç konuşmadıkları birkaç günde onu özlemişti, artık bu tür hislerinden kaçmaya çalışmıyordu.

beyaz tenli, tıpkı geçen gün taehyung'un bahsettiği gibi okuldaki insanların ona olan hayran bakışları eşliğinde bahçeyi arşınlarken, parlak gözleri taehyung'la buluştuğunda adımlarının aksadığını fark etmemişti bile. jimin'in söylediği birkaç şeyi kaçırmıştı ve bu sefer adımları büyüdüğünde amacı esmere daha hızlı ulaşmaktı. henüz biraz önce sürdüğü lip balmının, taehyung'u gördüğünden beri dudaklarını ısırıp durduğu için, artık orda olup olmadığından emin değildi. sadece- taehyung'a karşı tepkilerini kontrol edemez olmuştu ve bunlardan biri de, işte, dudaklarını ısırıp durmasıydı. bunun amacı aslında kalp atışlarını yavaşlatmak adına kendi dikkatini başka yere vermeye çalışmasıydı ama ne kadar sonuç aldığı... tartışılırdı.

birkaç adımın ardından taehyung'un yanına vardı, esmer yerinden kıpırdamadı ama sanki günlerdir bunu yapmayı bekliyormuş gibi belini tek koluyla sarıp jeongguk'u olabildiğince yakınına çekti.

"selam, güzellik."

jeongguk gözlerini devirse de taehyung onun tutmaya çalıştığı gülümsemesini görebiliyordu. "selam taehyung."

"bana da selam değil mi taehyung, artık beni de gör ben senin kanınım ya, ayı." jimin'in yumruklarını sıkıp yerinde sallanarak yaptığı çıkışması ikisini de güldürdü.

jeongguk'un bir eli taehyung'un omuzuna çıktığında suratına yalandan bir sinir takınıp jimin'e "benimle uğraşmana sayarsın, jimin hyung." dedi. jimin'in abartıyla dolu dehşete düşmüş ifadesi onu tekrar güldürdüğünde aldığı karşılık gecikmemişti. tekrar atışmaya giriştikleri sırada tüm bunlardan soyutlanmış, konuşulanları takip edemeyecek kadar aklı başından gitmiş birisi vardı.

taehyung yalnızca jeongguk'un kıvrılan dudaklarına, tutamadığı kıkırtılarına ve jimin'i dinlerken büyüyen gözlerine odaklanabiliyordu. öyle ki mavi saçlıyı iyice kendisine yasladığının dahi farkında değildi.

"taehyung, en yakın arkadaşına bir şey söyle!"

"ha- ne?"

taehyung kendi adını duymasıyla afallayıp, zor da olsa, bakışlarını jeongguk'un hareket edip duran dudaklarından çekerek jimin'e döndüğünde yıldız gözlüye çoktan yakalandığından habersizdi. konuşulanlara hakim olamasa da jimin'in ağzını oynatarak sessiz bir şekilde ona 'mal' dediğini seçebilmişti.

blue flame | tkWhere stories live. Discover now