final

8.2K 1K 703
                                    

"taehyung hayır!"

"lütfen-"

"ya- hayır dedim!"

"ama çok yakışır bak-"

taehyung'un sözünü kesen şey, kaşlarımı çatmış bir şekilde ona korkutucu olduğunu düşündüğüm bakışlarımı yollamamdı. bir yere gideceğimizi söylemişti ve ne kadar ısrar edersem edeyim neresi olduğunu da söylemiyordu. üstüne üstlük ne giyeceğimi bilmiyordum ve sürekli kafama renkli yıldız tokaları takmaya çalışması sinirimi bozuyordu işte! 

dudaklarını birbirine bastırıp derin bir nefes aldı ve korkunç göründüğüm hakkındaki düşüncelerimi altüst ederek "korktuğumu sanma, tatlı göründüğünden devam edemedim." dedi.

onunla bu konuda uğraşamayacağımı ve olası bir 'tatlı değilim' cümlemde sanki çok önemli bir şeymiş gibi benimle tartışmaya başlayacağını bildiğimden gözlerimi devirip elimdeki inci kolyeyi takma girişimime geri döndüm.

birkaç hafta önce babasıyla yaptığı konuşma yüzünden eve gitmiyordu. ona çok fazla ısrar etmem sonucu bende kalıyordu ve arada da jimin'e gidiyordu ama bu konuda rahat olmadığının farkındaydım. kendisine yakınlarda ev bakması da beni rahatsız ediyordu çünkü, işte, birlikte mutluca yaşayabilirdik ve tıpkı şu an olduğu gibi beraber kahvaltı hazırlar, akşamları bir film izler ve sarmaş dolaş uyurduk, ısrar etmesinin hiçbir mantığı yoktu.

ellerimi arkaya uzatmış kolyeyi ensemde kavuşturmak için çabalarken birkaç adımla yanıma geldi, elindeki tokaları çaprazındaki komodinin üstüne bıraktı ve arkama geçip ellerimi, takmayı başaramadığım kolyemden ayırdı. kolyemin uçlarını tutmadan önce enseme sıkı ve kokulu bir öpücük bıraktığını hissettim. bundan biraz, çok az huylansam da aynadaki yansımamızda taehyung'un huzurla kapanan gözlerini gördüğümde sesimi çıkaramıyordum. 

kolyemi taktıktan sonra kollarını sıkıca belime sarması çok sürmedi. kulağımın ardına da bir öpücük bıraktığında dayanamadan ona doğru döndüm ve kollarım boynuna dolandığı gibi dudaklarımı dudaklarıyla buluşturdum.

tanrı aşkına, sadece kolyemi takacaktı ama öyle- öyle gıcıktı ki beni öpüp duruyor kafamı karıştırıyordu. sıcak dudakları sürekli tenimle temas ederken dünyanın en sabırlısı falan olamıyordum işte.

alt dudağını dudaklarım arasına aldığımda bana karşılık vermesi gecikmemişti. belki de- başından beri planı buydu ve ağzını aralayıp dilini dilime sürterken tüm günümüzü evde geçirmemizi amaçlıyordu. işin kötüsü, buna hayır demezdim.

o da durumu fark etmiş olacak ki eli belimde biraz gevşedi ve dudaklarımızı sesli bir şekilde ayırıp "on beş dakikadır dudaklarına sürmeye uğraştığın şeyi bozdum," dedi. "umarım tekrar on beş dakika beklemem çünkü yeniden bozulacağını biliyorsun."

söyledikleriyle kaşlarım anında çatıldı "sen kötü birisin."

"lisede hep kötü bir çocukla çıkmayı hayal ettim, dememiş miydin? sevgilimin her isteğini yerine getirmek benim görevim."

ona gözlerimi devirdim. "birlikte yaşamamız da hayallerimden birisi ama bunu görev edinemiyorsun nedense."

tekrar arkamı dönüp masayı toplamaya çalışırken iç çektiğini duydum. "birtanem," dedi. harika, ikna olmuştum bile.

dibime girerek yanağıma bir öpücük kondurdu. "bunu konuştuk, halihazırda olan düzenini bozmak istemiyorum."

"taehyung ben de bunu anlamıyorum. hayatımdaki tüm düzeni sana göre inşa edebilirim ama eğer istemediğinden bunu söylüyorsan istemiyorum de."

blue flame | tkWhere stories live. Discover now