1:; don't tell anything

75 15 15
                                    

"Jisu.." dedi Ryujin buruşturulmuş not kağıdında gözlerini gezdirirken. "Tanrım.. Bu gerçek olmamış olsun lütfen."

Jisu sıkıntıyla oflayarak not kağıdını Ryujin'in elinden alıp yeniden buruşturarak kalem kutusuna attı. "Of Ryujin. Cidden.. o kadar tahmin etmiyordum ki. Oturduğumuz masaya bakıp duruyorlardı evet, ama gerçekten böyle bir şey beklememiştim."

Ryujin sustu, düşündü. "Yeji'ye ne diyeceğiz?" diye sordu.

Jisu gözlerini belerterek Ryujin'in koluna vurdu. "Saçmalama! Tabii ki hiçbir şey söylemeyeceğiz. Ben ona böyle bir şey yapamam."

"Ama," dedi Ryujin. "Minho'ya körkütük aşık resmen. Boşu boşuna ona duygular besleyip saplantılı kalmasına göz mü yumacağız? Üstelik Minho senden hoşlanıyorken-" diye devam ederken Jisu "Tamam!" diyerek sözünü kesti Ryujin'in.

Bunun dillendirilmesinden hoşlanmıyordu. Böyle bir gerçek vardı, evet; ama Jisu bunu ölümüne reddediyor, yokmuş gibi davranıyordu. Bir şeyleri kabullenmek yerine görmezden gelmek daha kolaydı onun için. Yine öyle yapıyordu. Görmezden geliyordu. Minho'yu, hislerini ve bu not kağıdını yok kabul ediyordu.

"Yeji'ye hiçbir şey söylemeyeceğiz." diyerek tamamen Ryujin'e döndürdü Jisu bedenini. "Hiçbir şekilde haberi olmamalı Ryujin. Bu ikimizin arasında."

Ryujin sertçe yutkunmuştu. Yeji'den bir şey saklamak hoşuna gitmiyordu.

Ryujin'in göz bebeklerinin titrediğini fark eden Jisu, "Tamam mı Ryujin?" dedi tereddütle. "Bunu Yeji bilmemeli. Dün akşam bu not bana hiç gelmedi, ben hiçbir şey görmedim. Sadece Minho ve iki arkadaşıyla aynı odada ders çalıştık ve eve döndük. Bu kadar."

Ryujin iç çekerek başını salladı. "Tamam."
Ardından oturduğu banktan kalkarken ekledi, "Umalım da Minho senin notu umursamadığını fark edince pes etsin."

"Umarım eder.." dedi Jisu. O da Ryujin'le beraber ayaklanmıştı.

Çantalarını alıp okul binasından içeri girdiler. İlk derslerinin başlamasına on dakika kadar bir süre kalmıştı ve onlar yaklaşık yarım saattir arka bahçedeki banklarda oturmuş ne yapacaklarını düşünüyorlardı. Sonuç koca bir hüsran olsa da en mantıklı kararları hiçbir arkadaşlarına, özellikle de Yeji'ye hiçbir şey anlatmamaktı.

Yeji ve Ryujin ortaokuldan beri tanışıyorlardı, bu nedenle daha yakınlardı. Ve Ryujin, Yeji'den şu ana kadar hiçbir şey saklamamıştı. Bu durum çok canını sıkıyordu.

Ama Jisu da lisenin ilk senesinden beri aynı sınıfta olduğu bir arkadaşıydı. Yeji'yle farklı sınıflarda olduklarından çok sık görüşemiyorlardı gün içinde. Kendi sınıflarından Ryujin'in Jisu'yla, Yeji'nin de Shin Yuna ve Lee Chaeryeong'la arkadaşlık etmeye başlaması beş kişilik bir arkadaş grubu hâline gelmelerini sağlamıştı.

Hâl de böyle olunca sık sık birbirlerinin sınıfına gitmeye başlamışlardı zamanla. Hyunjin de Yeji'yi o zaman fark etmişti zaten. Keskin çekik gözlü, uzun saçlı, uzun boylu, gülüşü insanın içini ısıtan kızı o zaman aklına kazımıştı ve şu anda da atamıyordu.

Maalesef Hyunjin, Yeji'nin umurunda bile değildi.

Jisu'yla Ryujin sınıfa girdiklerinde sınıfın yaklaşık yarısının geldiğini görmüşlerdi. Son sınıf olduklarından okul derslerini ipleyen çok az kişi vardı. Bu ders matematik bile olsa. Çoğu evde kendi çalışmayı tercih ediyor, bazıları da özel hocaları olduğundan sabahlarını uyuyarak geçiriyordu.

Jisu ve Ryujin de sabahın 8'inde okula gelenler gibi okula önem verenlerdendi. Özel öğretmen ya da dershane katkısı almıyorlardı. Bu yüzden konu anlatımı işini YouTube'dan ya da okuldan hâllediyorlardı. Evde de bol bol soru çözüyorlardı.

Library | choi jisu, lee minhoWhere stories live. Discover now