5. Bölüm

10K 367 47
                                    

"Bu testleri laboratuvara göndereceğiz. Sonuçlar çıkana kadar ağrıları geçsin diye ilaç yazacağım."

Tuna tüm çocuklardan testler almıştı. İkinci günde de çocuklar hâlâ halsiz halsiz yatıyorlardı.

Hep beraber dışarı çıktık. "Ceylan, içeride söyleyemedim ama bu çocukların durumu normal değil." Endişelenmeye başlamıştım. "Farklı bir virüs, her şey farklı." Yan yana yürümeye başladık. Her ne kadar onunla konuşmak istemesem de konu çocuklardı.

"Ne yapacağız?" Gözlüğünü çıkarıp yakasına taktı. "Bu çocukların acilen hastaneye yatmaları gerekiyor. Yoksa olacakları az çok tahmin ediyorsundur."

Ediyordum. "Düğünden sonra olmasına anlam veremiyorum. Yedikleri bir şeyin onları zehirlediğini düşünmüştüm ama o yiyeceklerden sen de yemişsin."

Bir süre sonra ikimizde sessizleştik. Mustafa ile buluşmak için ağacın oraya doğru gitmeye başladım. Orada oturmuş beni bekliyordu.

Yanına ulaştığımda dünkü gibi egzersizleri yaptık. Hiçbir ses çıkmamıştı yine. "Olacak." Bir kez daha denedik. Kendini çok sıkmıştı. Derin bir nefes verdi ve bir kez daha denedi. Bir anda çok sessiz bir inilti çıktı boğazından. Sevinçle ona baktım. "YAPTIN! MUSTAFA BAŞARDIN!" Ter içinde kalmış saçlarını geriye doğru ittim. Ona sıkıca sarıldım.

Birkaç kez daha yapmayı denedik. Çıkan tek ses küçük bir iniltiydi ama bu bizim için çok büyük bir şeydi. Benim gibi o da çok heyecanlanmıştı. Mutluluktan gözlerim yaşarmıştı.

Ona bir hediye vermeye karar verdim. Elimi çantama attığımda çıkan tek şey küçük bir şekerdi. "Al bakalım." Şekeri açıp paketini cebine koydu. O da pantolonunun cebinden küçük bir oyuncak araba çıkarıp bana verdi.

"Bunu bana mı hediye ediyorsun?" Kafasını salladı. Gülümsedim. "Çok teşekkür ederim. Bu aldığım en güzel hediye." Birkaç saat daha orada beraber oturduk.

Sabahtan beri Pusat'ı görmediğimi fark ettim. İlk defa karşıma çıkıp bana gıcıklık yapmamıştı. Çok düşünmeden eve girdim.

Bulunduğum yerin bir de damı vardı. Oraya hiç çıkmamıştım. Buranın da birazcık bakıma ihtiyacı vardı.

Bugünlerde yapacak hiçbir işim olmadığı için damı temizlemeye karar verdim.

Yerleri güzelce temizledikten sonra büyük bir halı serdim. İlerde öğrencilerimle burada uyuyabilirdik.

Yere yatıp biraz yıldızları izledim. Herkes, her şey çok sessizdi. Çocukların futbol sesleri yoktu, azıcık uzağımdaki askeriyeden bile ses gelmiyordu bugün.

Yatmaktan sıkılıp kalktım ve tekrar eve girdim. Çocuklar yokken yapayalnız olduğumu fark ettim. Beni buraya bağlayan tek şey öğrencilerimdi.

Yerimde duramıyordum. Evden çıkıp biraz dolaşmaya karar verdim. Kapıdan çıktığım gibi Tuna'da evden çıkmıştı. Göz göze geldik.

Hızlıca onun gittiği yönün tersine gittim. Peşimden geldi. "Yapma böyle Ceylan! Kaçıp durma benden." Sinirle ona baktım. "Sen kimsin ki senden kaçacağım?" Elimi tutmak için uzanınca geri çekildim. "Sakın!" Uzaklaştı.

"Seni özledim." Göz devirdim. "Senden nefret ediyorum." Gitmek için arkamı döndüm. "Sana kendimi affettirmek için elimden geleni yapacağım." Yürüdüm. "Sadece uğraşmakla kalırsı-"

Sözümü bir kadının acıklı çığlığı kesti. Tuna ile aynı anda kafamızı sesin geldiği yöne çevirdik. Koşmaya başladım.

Kadın bağırmaya devam ediyordu. Kapısı açık evin önüne geldiğimizde yutkunamadım bile. Öğrencilerimden birisi gözleri kapalı bir şekilde nefes almadan yatıyordu. Annesi ise başında ağlıyordu. "OĞLUM! OĞLUM! DOKTOR BİR ŞEY YAP!"

Köy Hayatı Mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin