13. Bölüm

7K 279 43
                                    

1 Hafta Sonra

"Abla! Abla! İş buldum." Sınıfa aniden giren Ayça'ya baktım. "Öğretmenim o sizin kardeşiniz mi?" Kafamı salladım.

"Evet, o benim kardeşim." Ayça utanma duygusundan yoksun bir şekilde içeriye girdi. "Merhaba çocuklar. Ben Ayça." Daha sonra tekrar bana döndü.

"Abla iş buldum. Eleman eksiği olan bir butikte görevli olacağım." Gülümsedim. "Tebrikler, tatlım." Tekrar öğrencilerime dönecekken Ayça patavatsız bir soru yöneltti. "Nasıl yani bunu bir bara giderek kutlamayacak mıyız?" Yok artık dercesine yüzüne baktım.

"Öğretmenim bar ne?" Beklentiyle yüzüme bakan öğrencilerim cevabı bekliyordu anlaşılan. "Güzel olmayan bir yer." Mihriban parmak kaldırdı. "Güzel olmayan bir yer ise sizin orada ne işiniz var?"

Ayça'ya baktım sinirle. "Bir işimiz yok zaten. Ayça yanlış söyledi. Kahve diyecekti." Ayça hemen öğrencilerime döndü. "Ay evet kahve diyecektim. Bar çok kötü bir yerdir. Her neyse size iyi dersler."

Hızlıca sınıftan çıktı. Tekrar derse döndüm.

🌺

Tüm öğrencileri gönderirken hepsi bir anda karşıdan gelen Pusat'a doğru koşmaya başladı.

Pusat kucağına hızlıca Mihriban'ı aldı. "Pusat abi, bir şey sorabilir miyim?"

Hızlıca kafasını salladı Pusat. "Bar ne demek? Öğretmenimiz oraya gidecekmiş." Utanarak kafamı başka yere çevirmeye çalıştım ama Pusat'ın sinsi bakışları anında gözlerime çevrildi.

"Bar, insanların eğlendiği ama sadece büyüklerin gidebileceği bir yer." Mihriban biraz düşündü. "O zaman büyüyünce bende gideceğim." Pusat yüzünü somurttu. "Hayır orası o kadar da eğlenceli bir yer değil. Pis kokan insanlar falan var."

Mihriban yüzünü buruşturdu. "İğrenç. Gitmeyeceğim." Pusat'ın kucağından atlayıp koşturmaya başladı.

Etrafımızda kimse kalmayınca Pusat gülerek bana doğru yürüdü. "Demek küçük öğretmenimiz barlara gidecek. Okulda çocuklara bunları mı öğretiyorsun?" Sonra ayıplarmış gibi yüzüme baktı. "Hiç yakıştıramadım. "

Daha çok utanmıştım. "Yok öyle bir şey. Ayça'dan duydular. Ben öğretmiyorum öyle şeyler."

Güldü. Kehribar gözleri parlıyordu sanki. "Anlıyorum." Bir adım daha bana doğru yaklaştı. "Neden bu kadar utangaç birisin?"

Elimde olan bir şey değildi, çabuk utanırdım. Yüzüme doğru eğildi. "Biraz daha kızarsan, herhalde patlayıp salça olacaksın."

Bu kadar yakınlık vücut ısımı fazlasıyla arttırmıştı. Hafif geri çekildim. "Elimde olan bir şey değil." Güldü. Bana yakınken bu kadar gülmemeliydi.

"Zaten yaptığın hiçbir şey senin elinde değil." Bir adım daha uzaklaştım. Ama pek bir şey fark etmemiş gibiydi. Hâlâ bana fazla yakındı. "Bu kadar yakın durmasak mı?"

Yüzünü biraz daha yüzüme yaklaştırdı. "Neden ki?" Sinsi sinsi gülümsedi. Aramızdaki bu garip yakınlığı sonlandıran arkadan gelen Murat oldu.

"Komutanım!" Pusat az önce mutluyken şimdi kaşlarını çatmıştı.

"Ne var lan?" Murat utana sıkıla bana ve komutanına baktı. "Yanlış bir zamanda mı geldim komutanım?" Pusat sinirle burun kemerini sıktı.

O bir şey diyemeden arkadan koştura koştura Maria geldi. "Ceylan! Ceylan!" Rus aksanı ile mutlu mutlu bana geliyordu.

"Ne oldu?" Nefes nefese kalmıştı bile. "Ayça iş bulmuş." Bunu kaç kişi daha söyleyip duracaktı?

Köy Hayatı Mı?Where stories live. Discover now