geçmiş, hala akan kansa, geçmemiştir.

294 19 13
                                    

Merhabalar öncelikle gecikme sebebiyetiyle özür diliyorum. Son üç bölümüzün okumaları biraz düşük ve bu gerçekten canımı sıktı, ilk bölüme verdiğiniz ilgiyi onlara vermemeniz kalemimi beğenmediğinizi düşündürttü. Lütfen görüşlerinizi belirtin ve ona göre ilerleyelim. Gerçekten merak ediyorum. Beğenmediyseniz de yorum yapmaktan, eleştirmekten çekinmeyin.

Bu bölüm ilk geçmiş bölümümüz, geçmiş bölümleri bu şekilde birkaç bölümde bir gelmeye devam edecek.

Şimdiden, yıldıza basmayı, bol bol yorum yapmayı unutmayın lütfen, iyi okumalar diliyorum!

Bölum şarkımız;

"Ölüm Dansı-Dolu Kadehi Ters Tut"

1) Ruh ve Beden, Melodiler ve Dans.

Efsun Parlar, iki yıl önce;

Efsun Parlar. Karşımdaki yoklamada adımın yanıma imzamı atarken düşünüyordum. Efsun, büyülü demekti. Adımın anlamını taşıyordum, kesinlikle bunu yaptığımı biliyordum. Ama soyadım, o üstüme gelen bir fazlalık gibiydi. Kalıbı bana büyük gelen ve üstümde pot duran bir kıyafeti andırıyordu.
Bana bir beden değil üstelik, birkaç beden büyüktü.
Parlamanın yanından bile geçmiyordum. Bir mum ışığı olabilirdi benden en fazla, içten içe beni yakan da yine bendim, kendimi tüketen de. Ama fitilimi ben ateşlememiştim, çakmağı ben yakmamıştım üzerime.

Mumlar beni temsil edebilirdi.

Yanıyordum ve
yakıyordum.

Yakmışlardı,
ruhumu yakmışlardı.

Ne zaman mı?

Göreceksiniz.

Yaşıtlarımdan bir sene erken yazıldığım için onlardan bir yaş büyüktüm. Yani on altı, birkaç ay sonraysa,
on yedi.

Yeni yıla girmemize günler kalmışken bizim grubun tabiki planları vardı. Yeni yıla beraber girecektik.
Güzel bir plandı tabi ama uygulamada da görmek isterdim açıkçası, yani uygulanıp uygulanamayacağından bahsediyorum.
Çünkü biz ne zaman plan yapsak elimizde kalıyordu.

Kağıdı yanımdaki Ayperi'nin de imzaladığını gördüğümde o da arkaya uzatmıştı.
Bana döndüğünde gözlerimin tam içine bakan mavileri bir an söyleyeceklerimi unutturmuştu.
Hayır mavi gözlerle alakalı değildi.

Bu Ayperi etkisiydi.

Belki de her gün hissettiğim geçmeyen, saatlerce uyuduğumu bildiğim halde hissettiğim uykusuzluğun da etkisi olabilirdi.

Bunun için artık bir doktora gitmeliydim.

"Efsun?" Bir anda silkelenip soracağım şeyi hatırladım ve ona yaklaşarak sesimi alçalttım.
"Senin işi hallettim. Önümüzdeki hafta seni götüreceğim yerde başlayabilirsin, Levent seninle detayları ve para işlerini konuşacak. Ögrettikten sonra gerisini sana bırakacaklar, senin yetenekli uzuvlarına bağlı her şey kardeşim!" Sona doğru flörtöz bir şekilde konuşmuştum. Yakın arkadaşınızla şakalaşarak flörtleşmiyorsanız lisede olduğunuza emin miydiniz!
"Aptalsın." Saçımı karıştırdığında sinirlenerek ben de sırtındaki upuzun saçlarının uçlarına parmaklarımı doladım ve var gücümle çektim. Sessizce inlediğinde çoktan sınıftaki bakışlar bizi bulmaya başlamıştı ve pek hayra alamet gibi durmuyordu lakin Savaş tam olarak elime sinirle bakıyor gibi geliyordu bana.

Bir anda saçını çekmeyi bırakıp Ayperiye döndüm.
"Kızım bu Barış hayırdır? Ne ayak?" Gözümü kırparak hafifçe başımı sallayarak abilendiğim edayla sorularımı art arda sıraladığımda Ayperi'nin yüzünde son zamanlarda çok yakalayamadığım gülümsemesi parladı. "Savaş'ı Barış'ı bilmem ama teşekkür ederim Efsun. Bunun benim için ne kadar önemli olduğunu biliyorsun değil mi?" Sonlara doğru duygusallaşan sesiyle şokla ona gözlerimi pörtleterek baktım.
"Kızım biliyoruz da yardım ediyoruz zaten ama sende var bir şeyler son zamanlarda ne oluyor?" Bir kez daha hayırdır demek istemiştim ama kendimi zor tutuyordum.
"Yok bir şey, sadece, bil istedim."
"Tamam, çıkar zaten kokusu ben bir şey demiyorum artık sana." Bir anda ön taraftan sıramıza uçan saçların sahibine çevrildi ikimizin de bakışları.
Bu kumral dalgalı saçları nerede görsem tanırdım.

GÜNAHKÂRLAR: MAHZEN(Düzenleniyor)Onde histórias criam vida. Descubra agora