3

204 28 2
                                    

Namjoon'un yanında jimin'i görünce takmadım, namjoon bana bakarak yanına çağırdığında gittim.

"Efendim"

"Misafir geliyor, göstereceğim odayı hazırla"

"Kim geliyor ki?"

"Kim seokjin, prenslerin kuzeni"

Kafamı salladığımda ilerledik, jimin bana yan gözle baktığında gülmemek için zor durdum, yukarı çıktık, yukarı çıkmaya iznimiz yoktu ve ilk defa göreceğim için heyecanlıydım.

Bir odanın önünde durduğumuzda kapıyı açtı.

"Bolca vaktin var, akşama kadar yavaşça ve iyice temizle"

"Tamam"

İçeri girdiğimde kapıda durdular, kenarıda duran süpürge ile yerleri üstten süpürdüm.

Yavaşça etrafı temizler iken tanıdık ses  geldiğinde arkamı döndüm, bana baktı.

"Yardım lazım mı?"

"Yavaşça yapıyorum"

Güldüğümüzde diğerleri anlamayarak baktı, geri işime dönüğümde konuşmaya başladılar, çok kısık konuşuyorlardı.

Onlara döndüğümde jimin göz devirdi, namjoon kafasını salladığında ne konuştuklarını merak etmiştim.

Jimin bana döndü.

"Kaytarma"

"Koytormo"

Göz devirip işe döndüğümde gittiler, suga kapıyı kapatarak yanıma geldi.

"Seokjin geliyor muş"

"Evet, prensler aşşağı inecek, çok heyecanlıyım, onları görücem"

"Onlarda bizim gibi insan, neden heyecanlısın ki?"

"Aslında prens yoongi yi merak ediyorum, hakkında korkutucu konuşuyorlardı ve görünüşünü merak etmeden duramıyorum"

"Görsen konuşacak mısın ki?"

Yatağa oturarak bana baktığında güldüm.

"Asla, dilim tutulur benim, yanlış bir şey söylersem kellemi alır"

"Ama merak ediyorsun, bir selam verirsin ha"

"Komiksin cidden, canımı seviyorum"

Yanına oturarak ellerime baktım.

"Saray daha eğlenceli olur sanıyordum, burası çok sıkıcı"

"Haklısın, her şey dışarıdan göründüğü gibi değil"

"Keşke öyle olsaydı"

Uzandığımda tereddüt ederek yanıma uzandı, gülerek koluna vurdum.

"Yemem seni, ne bu tereddüt"

"Sadece refleks işte"

Kafamı salladım ve ona baktım, çok yakışıklıydı ve bir insan kolayca etkisi altına girebilirdi, bana bakarak kaşlarını çattı.

"Ne?"

"Yakışıklısın"

"Korkunç olduğumu söylerler"

"Hayır, iyisin"

Gözlerini kaçırdığında güldüm, elini yara izine koyarak okşadı.

"Teşekkür ederim"

Kafamı salladığımda gözlerime baktı.

"Bir şey sorucam"

"Sor"

Yutkunarak kafasını eğdi.

"Ama beni yargılamadan cevap ver"

"Söz, objektif olucam"

"Tamam.. Sence bir erkek, bir erkekten hoşlanabilir mi?"

Yutkunarak güldüm ve kafamı salladım, yanaklarım kızarmıştı.

"Hoşlana bilir tabi, neden olmasın"

"Tanrının onları lanetlediğini söylüyorlar"

"Tanrının işine akıl sır ermez, bence onlar boş konuşuyor"

Parmağımı kalbinin üstüne koydum.

"Kalp kimi severse razı olursun, aşk sadece karşı cinse hissedilmez, bir anda ortaya çıkar, sen seçmezsin"

Parmağımı tutarak kafasını salladı.

"Ama seçmek istiyorsak, belkide canımı yakacak olan birini sevmek istemiyorsak"

"Bunu bilmiyorum"

Kafasını sallayarak parmağımı sıktı.

"Teşekkür ederim"

"Neden?"

"Bunu başkasına söyleseydim lanetlendiğimi söyler ve herkese yayardı"

"Haklısın, insanlara güvenemezsin"

"Sana güveniyorum"

Gülerek kafamı eğdim,benimde erkekler hoşlandığımı bilse ne yapardı acaba?

Elimi bırakarak konuştu.

"Sen? Sen kadınlar dan mı hoşlanıyorsun?"

Yutkunarak ona yaklaştım.

"Hayır"

"Benim gibi-"

Kafamı salladığımda güldü.

"Yalnız olmadığıma sevindim"

Gülerek yüz üstü döndüm.

"Kimse yalnız değildir"

"Ben öyleyim, sayılır"

"Ben varım, artık değilsin"

Kalkarak gerindim.

"Az kaldı, burayı temizleyeyim"

"Yardım?"

"Çarşafları değiştir madem"

Kalkarak dolaba gittiğinde bende kaldığım yerden devam ettim, bir saat sonra bittiğinde güldüm.

"Sonunda"

"Dolaşalım mı?"

"Namjoon dan izin almalıyım"

"Ben aldım, gidelim"

Kapıyı açtığında güldüm, bahçeye çıktık, kıpırdandım.

"Yukarıyı görmek istiyordum"

"Yukarıda bir şey yok ki"

"Ama kral ya da kraliçe  hiç aşşağı inmiyor, prensler den ses yok"

"Kral ve kraliçe sarayda değil, küçük saraya gittiler, dört ay orada kalıcaklar, prensler de odalarında pinekliyor, dışarı çıkmayı sevmezler"

"Of ya,ben onları görmek istiyordum"

Kollarımı bağladığımda gülerek saçlarımı karıştırdı.

"Elbette görürsün"

Omuz silktiğimde içeri girdik, belki kuzenleri için aşşağı inerlerdi.

/

Sope: sol göz Onde histórias criam vida. Descubra agora